RSS

CAN DOSTUM

30 May

Geçen hafta ‘’ Can Dostum ‘’ adlı filmi izledim. Hani şu; Fransa’da gişe rekorları kıran, yılın en çok izlenen yapımı olan film. Diğer yanda başrol oyuncusu Omer Sy’a En İyi Erkek Oyuncu dalında Cesar Ödülü kazandıran.  Senaryosu ‘A la vie, a la mort’ adlı belgeselden yola çıkarak yazılmış. Belgesel, felçli milyarder Philippe Pozzo di Borgo ve onun kendisine bakmak için işe aldığı Arap Abdel arasındaki ilişkiyi konu almaktaymış.

Şimdi; bütün bunlar tamam. Ama ben filmi izledikten sonra hiçbir şey hissetmediysem gariplik bende mi demek? Belki de öncesinde aldığı ödüller ve hakkında yapılan övgü dolu eleştirilerden haberdar olmamdan kaynaklı yani zirvede beklentiyle izlediğimden dolayıdır. Bakın konusu şu:

Sınıfsal olarak birbirine oldukça uzak iki kahramanı var.
Driss, Fransa’da ağırlıklı olarak göçmenlerin oturduğu bir banliyöde yaşıyor. Ailevi durumları oldukça karışık. Henüz 8 yaşındayken Senegal’den Fransa’ya getirilmiş. Anne babası yok. Teyzesini annesi bilmiş. Küçük bir evde oldukça kalabalık ve zor bir yaşam sürüyor. Eve katkıda bulunmak için sürekli iş arıyor.
Philippe ise, bir hayli varlıklı. Paris’in en elit semtlerinden birinde, muazzam bir evde yaşıyor. Evde bahçıvanından aşçısına, asistanından hizmetlisine ona yakın kişi çalışıyor. Başta klasik müzik ve resim olmak üzere büyük bir sanatsever. Ancak Philippe tekerlekli sandalyeye bağlı bir hayat sürmek zorunda. Çünkü boynundan aşağısı tutmuyor.
Driss ise hiç ummadığı bir anda iş buluyor; Philippe’e özel asistanlık yapmaya başlıyor. Ve ikisinin de hayatları değişiyor.
Yabancı düşmanlığı konusunda sorunlar yaşanan Fransa’da farklı sınıf
ve uyruktan iki insanın dostluğunu işleyen, onları derinden etkileyen böyle bir film bana sökmedi açıkçası. Neden mi? Fransız’lar eğitim, maddiyat, din, aile, ırk, ten rengi gibi tüm farklılıkları ortadan kaldıracak tek bir şeyin gerçekliğini kabul edememiş olabilirler. Ya da dibine kadar farkında ve unutmak istiyor olabilirler ama maalesef ve bir o kadar gerçek ki parayı bastırırsan sana bakacak olanı da, yedirecek olanı da, gezdirecek olanı da bulabilirsin. Yok, dostluk hikâyesiymiş… Patronun son model arabalara binmeni sağlayacak, deli gibi maaş ödeyecek, tabloların için galeri kiralayacak, emrine özel hizmetkârlar verecek sen de yalnızca ama yalnızca dostluk adına ona bakacaksın. Ya ben ya da bu filmi bu kadar ( o kadar ) etkileyici bulanlar garipler. Ben kendi adıma kaybedilen değerlerimiz için ağlarken, her hafta ‘’Seksenler’’ dizisini izleyip tekrar tekrar hatırlamaya çalışıp umutlanırken, çok değil yakın zaman önce ” Dostum” diyeninden okkalı bir kazık yemişken ‘’ Can Dostum ‘’ bana dokunamadı.

‘’ Farklı bir yerinden bakarım.’’, ‘’ Sen de kimsin? ’’, ‘’ Banane senin ne düşündüğünden.’’, ‘’ Ben de izleyip bir göreyim.’’ diyorsanız buyurun. İyi seyirler…

ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL

 
3 Yorum

Yazan: 30 Mayıs 2012 in GÜNLÜK, İZLEDİM

 

Etiketler: , , , , ,

3 responses to “CAN DOSTUM

  1. guguk kuşu

    30 Mayıs 2012 at 06:28

    bu yoruma şapka çıkarılır:)

    Beğen

     
  2. guguk kuşu

    30 Mayıs 2012 at 12:21

    he he sanki biraz vijdan rahatlatmaca kokmuyor mu?

    Beğen

     
    • ouzelf

      31 Mayıs 2012 at 05:38

      Öncelikle günün aydın olsun Guguk Kuşu! Cevabım geciktiği için üzgünüm. Şu diş tedavisi hız kazanmakla beraber devam ediyor ve ben bende değilim.
      Bu vicdan meselesine gelince, -yok şöyle ödül aldı-, – yok rekor kırdı- falan denince sence de beklenti yüksek olmuyor mu? Gerçi dünyanın ödülünü aldıkları halde seyrederken yüreğimin daraldığı filmlerde nice olduğundan, kendim de ararım sorunu genelde. Ama benim dostluk anlayışımda daha doğrusu samimi yaşanan hiçbir ilişkide -para- söz konusu değildir. E durum böyle olunca -yemişim vicdanını- diyorum şekerim.
      Sevgiler…

      Beğen

       

Yorum bırakın