RSS

Cennetin Kayıp Toprakları ( Yavuz Ekinci )

14 Oca

403576

‘’Kure min, dinya siya darake ye.’’ derdi dedem. ( ” Oğlum, dünya bir ağaç gölgesidir. ” )

Babamın ipten sarkan bedenini indirirken, yıllar önce dedemin hayal kırıklığı dolu gözlerle yüzüme bakıp ‘’ Kure min, dinya siya darake ye.’’ deyişini kederle hatırladım.

Yüreğim kin, öfke, nefret… Her gün içime binlerce cehennemi ve arafı sonsuza dek gömdüm. Ben! Ben tasviri bile insana huzur veren kutsal kitaplardaki o cenneti çoktan unuttum. Dedem, babaannem, babam, annem ve kardeşlerim gözlerimizi ufka dikip cennetin gelmesini yüzyıllarca bekledik. Ebubekir, düşlediğimiz cenneti getirmek için evi terk edip dağa çıktığında henüz küçük bir çocuktum.  Aradan yıllar geçti, fakat ne yüzyıllardır düşünü kurup beklediğimiz cennet geldi ne de onu kucaklayıp getirmek için giden Ebubekir. Düşünü kurduğumuz cennet her gün bizden biraz daha uzaklaştı ve sonunda Kaf Dağı’nın ardına düşen bir masala dönüştü. Bu yüzden, her geçen günün ardından içimden cennet tasvirini söküp yerine öfkemden yoğurduğum cehennemi diktim.

Dedem, bir hastane köşesinde acılar içinde kıvranırken, hayal kırıklığı dolu gözlerle yüzüme bakıp ‘’ ’Kure min, dinya siya darake ye.’’ demişti. Derken dedemin ve babaannemin bu dünyadaki bekleme süreleri doldu, her geçen gün umudunu yitiren babam o kadar çaresiz kaldı ki bekleme süresini bile doldurmadan çekip gitti. Onlardan geriye miras olarak öfkesine öfke katan bir oğul ve huzursuzluktan sağa sola savrulup acı çeken ruhların gölgeleri kaldı. Bu mutsuz ruhların çığlıkları önce soluduğum havaya, oradan da gelip içime oturdu ve bu yüzden her gece öfke saçan gözlerle, yitip giden hayatların kalıntılarına baktım. Bir süre sonra, ölülerimin ruhlarının huzursuz gölgeleri de berzah âlemine çekildi.

Babam… Bütün umutlarını sonsuza dek yitirdiği gün tavandan sarkıttığı iple kendisini astı ve tavandaki ipten sarkan bedeninin görüntüsü oradan gelip gözbebeklerime yapıştı. O günden sonra ben uyumadım ve geceleri benim yerime gözkapaklarım uyudu. Hayat ıslak gözlerimin önünde kayıp giderken, hastane koridorunda, mezarlıkta, odamda, sokaklarda ve caddelerde yarı uykulu zihnimle dolaşıp durdum. Sokaklarda yürüyen insanların ve hastanede çalışan doktorların mutluluğu, canlılıkları ve keyfe düşkünlükleri beni huzursuz ediyordu. Hastane koridorunda otopsi raporunu beklerken ‘’ Bu insanlar neden mutsuzluğun farkında değiller?’’ diye defalarca sordum kendime. Mutsuzluğu bilmeyen bunca mutlu insan arasında yaşamak ruhuma ağır geliyordu.

Başkalarının hırsı ve beklentisiyle paramparça olmuş bir hayatı yaşarken, bir süre sonra nereye baksam ölüm gören ve aklını yitiren birine dönüştüm. Aç bir ayının pençesi gibi duran ellerimle başımı sıkıp beklerken, kin ve öfke önce alnıma, oradan da gelip gözlerime vurdu. Babamın ipten sarkan görüntüsüyle yatağa uzandım. Gece yarısı yataktan fırladığımda fırtınaya tutulmuş bir dal gibi tir tir titriyordum. Gözlerimi aralayıp korkunun ve öfkenin rengiyle karanlığa baktığımda her şey olabildiğince sakin ve sessizdi. Sessizlik gürültüyle içime akarken, parçalanmış uykularımın vatanı olan yatağıma tekrar uzandım.

Babamın tükenen umutlarının ardından gelen beklenmeyen intiharı, önce yatağımı bir mezara, sonra evimi bir mezarlığa ve derken hayatımı da bir cesede dönüştürdü. Dizlerimi karnıma çekip tüm bedenimle uykuyu beklerken, birden kin ve öfke, Hira Mağarası’nda HZ: Muhammed’e ‘’ Oku!’’ yerine emredercesine ‘’ Anlat!’’ dedi. Öfkesini alamamış olacak ki beni sıkı sıkı sallarken bir yandan da ‘’ Anlat! Anlat! Anlat! ‘’ diye bağırıyordu. Bu emir karşısında önce ateşlerde yanıp eridim, ardından suskunluğumda dondum ve sonra o güne dek dilimde ceset gibi yatan kelimelere üfleyerek onlarla yeni bir dünya yarattım.

Yavuz Ekinci ( Cennetin Kayıp Toprakları )

 
2 Yorum

Yazan: 14 Ocak 2013 in OKUDUM

 

Etiketler: , , , , , , ,

2 responses to “Cennetin Kayıp Toprakları ( Yavuz Ekinci )

  1. belgin aydin

    27 Şubat 2013 at 19:12

    Dedemin adı Ebubekir’di, onun ağabeyinin adı Ebubekir. Belki de dönmeyeceğini bildiğimiz Ebubekirlerdir bizi bu kadar yaralayan. Cennet hayal olmasaydı, hayalkırıklıklarımız da olmazdı herhalde.

    Beğen

     

Yorum bırakın