RSS

makara

21 Mar

531524_10151501727277398_1997708637_n

Sabah uyandım. Yataktan kalktım. Baktım uyanan yalnızca gözlerim, tekrar yattım. Bu defa uyumak isteyenin yalnızca bedenim olduğunu fark ettim. Kafa uyanmıştı bir kere. Ve öğle uykusuna uyumamak için direnen çocuklar gibi göz bile kırpmıyordu. Ne bedeni, ne gözleri, ne de kafayı üzmemek adına bakışımı, açılmamış ve ben evde olduğum sürece açılmayacak olan siyah televizyon ekranına sabitleyip öylece yata kaldım. Nasıl mutluyum o an. Yapılması gereken her şeyi, diş fırçalama, çiş yapma işini bile ötelemiş olmak nasıl mutlu ederse insanı işte öyle mutluyum. Saçma salak günlük koşturmacalar nasıl da öğretiyor insana azla mutlu olmayı, yetinmeyi. Bak burasından bakınca iyi bir ucundan tutmuş oldum kendimce.

Neyse işte öyle mutlu mutlu, mal gibi yatarken gerçekten şu koca âlemde küçük, ufacık bir şey olmuş olmanın, yanımda duran çalışma masam ya da üzerinde yattığım yatak, etrafımı saran tüm maddeler gibi bir şey olduğumun rahatlığı girdi koynuma. ‘’ Evet! ‘’ dedim. ‘’ Ne diye bir halt zannediyorsun kendini. Bir işe yarar olmuş olduğun düşüncesiyle kapladığın yeri, değiştirip anlam yükleyebileceğin şeyleri nasıl da büyütüyorsun. ‘’

Gerçi sabahın bir körü yatmış yaşam, ölüm, gerçeklik üzerine düşünüyor olmak nasıl da vahim geliyor aslına bakarsanız. Bu kadar anlamsızlık yüklemişken üstelik. Varsa ye, yoksa umut et, varsa seviş, yoksa hayal et, çağırırsa git, çağırmazsa siktir et, çalarsa dinle, çalmazsa kendini yorma şeklinde yaşamak varken sen tut; yok masadan ne farkım var, ne anlamım var… Peh peh… Gene ego, gene illede ben!

Misal dün gece izlediğim film;  Açık Deniz. Karı koca tatile gittiler, koca okyanusun ortasında köpekbalıklarına yem oldular. Sen dünyanın parasını öde, aylarca tatil planı yap sonra git geber. Kimin aklına gelir. Kim bilebilir sonunun nasıl olacağını? Sonunda ölüm olan bir konuda ki, adına hayat diyoruz, bu bilinmezlik bile anlamsız kılmaya yetmiyor mu her şeyi. Hırslarımız, kavgalarımız, kafa yorduklarımız, kafayı yettirmeye çalıştırdıklarımız, yettirtemediklerimiz, ayrılıklarımız, savaşlar ne anlamı var? Hiç! Hiçbir anlamı yok.

Kıssadan hissem şudur ki;

İki kere iki dört

Bu hayatı dibine kadar yaşamak için

Makara gibi göt lazım.

Şimdi dinleyelim güzelleşelim.

Güzel bir gün, günler olsun dilerim.

özgür tamşen yücedal

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

4 responses to “makara

  1. belgin aydin

    21 Mart 2013 at 07:21

    Günaydınnnnnnn. Virüssüz, mikropsuz, ağrısız, sancısız günlerimiz olsun.

    Beğen

     
    • ouzelf

      21 Mart 2013 at 09:08

      sağlıklı ayrı ama ben özleminle kıskıvrakken senli günler diliyorum Belginim. seviyom seni kadın!

      Beğen

       
  2. hakikivladimirVladimir

    21 Mart 2013 at 09:03

    O filmin gerçek bir olayı anlatıyor olması yazınızı çok güçlü kılmış.

    Hakikaten, niye bu telaş?

    Yalandan telaşlarla insanlar neyin hesabını gizliyor?

    Bunu bilmiorum 😦

    Beğen

     
    • ouzelf

      21 Mart 2013 at 09:05

      beni de sessiz, çaresiz, teslimiyet içinde ölüme gidişleri, ölümü karşılayışları feci etkiledi Vladimir. izlemiş oluşunun tesadüfü de ayrıca hoş oldu. sevgiler…

      Beğen

       

Yorum bırakın