Bu sabah plazada çalışan kadın olarak uyansaydım nasıl bir sabahım olurdu acaba diye açtım gözlerimi. Evinde hastası olup ona bakmakla geçireceği gün için gözlerini açan bir kadın da olabilirdim. Ya da hasta bir kadın. Ki; hasta uyandığım sabahlar çok oldu, Allah unutturmasın. Yaptığının hata olduğuna inanıp içinden söküp atamayan, hep yanında taşıdığı hatasıyla uyanan bir kadın. İlk iş yatak yorganı silkeleyip temizlik, yemekle geçireceği güne gözlerini açan. Bir sahil kasabasında yaşayan, gözünü açtığında ilk gördüğü mavi olan. Yalnızlığına görmemek için gözlerini sıkıca yuman. Alt katımızda yaşayan gibi saatlerdir durmadan ağlayacak olan çocuğunun sesiyle uyanan kadın. Hapishanede orada olduğuna inanamayan bir kadın olarak. Özlemenin gerçek anlamıyla ölen yakınını özleyen, kokusuyla uyanan bir kadın.
Ben mi? Hepimizden biraz galiba. Çok kalabalık uyandım bu sabah da yani.
Değişsek, dönüşsek de özünde aynı olan onca insanız.
Şimdi kahvemi içerkense; Van Gölü’nde yaşayan İnci kefallerini düşünüyorum.
Uyumadan önce, Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın umudunun zaferini anlattığı videoyu izlemiştim. İnancını ve umudunun zaferini anlattığı videoyu. https://youtu.be/9H_YsX9d2X0
İnci kefalleri ve Mustafa Sarı’nın zaferi.
Oturduğum yerden gördüğüm bahçedeki minik beyaz kedi de dakikalardır yeni tomurcuklanmış ağacın dibinde duruyor. Minicik beyaz kedi… Üst dala konmuş olan kuşa bakıyor. Dakikalardır, usanmadan bakıyor. Usanıp vazgeçecek, biliyorum. Göreceğiniz güzel şeyler, güzel günler diledim.” Her şey geçecek, bitecek.” Demek dile kolay ama tek gerçek, unutmadan.
Günaydın.
özgür tamşen yücedal