RSS

Aylık arşivler: Ağustos 2018

cahilim

 

Çok şükür bitti! Uzun bir bayram tatilinin daha sonu… Ardından kalanlarsa; enkaza dönüşmüş tatil beldeleri, insanların arkalarında bıraktıkları ayakizleri yani çöp yığınları, sarsılmış – çarşıya uyamayan ev hesapları, yorgun bedenler, bunca gün birarada kalan karı-koca halleri, bozulmuş düzenler falan felan. Döviz möviz derken bizlerde tepe taklak olduk yani. Kime açıklandığını pek anlamasam da durmaksızın açıklanan önlem paketleri falansa götümüze kaçtı.
Ha tüm bunlar olurken bizim başımıza gelenler, bitenler, her şey gibi en sonunda nihayetlenecek olanlarıysa yazsam yerimiz dar kalır. Hepsi bitti derken geçen sabah Vilo ( annem olur kendisi ) yataktan düşüp 8. kaburgasını kırmış. Bak soracaktım alttan 8. mi yoksa üstten 8. mi diye, unuttum. Gerçi kaburgaların alttan ya da üstten sayılışları var mı, kaç taneler onu da bilmiyorum, cahilim. Hadi bu haberi aldım derken öğle saatlerinde sokağımızda tatilcilerden bir çift kavga etmeye başladılar sonunda adam kadına vurdu, kadın bağırmaya başladı ( aslında kadın en başından beri bağırıyordu ). Don atlet yanlarına koşup kadına ‘’ Polisi aramamızı ister misin?’’ diye sordum. ‘’Biz iyiyiz!’’ diye bağırdı. Ben de ‘’ Gebertin o halde birbirinizi! ‘’ diye bağırdım. Ouz’la koşarak eve kaçtık.
Sonra mı?
Her lafa cevap verdiği için Oğuz’a ceza verip arabayı falan yıkatıp çöpleri attırdım diğer yandansa istediği için semizotunu topraklarını arındana kadar, canımı lavabo evyesinde bırakacak şekilde yıkayıp pişirdim.
İşler bitti derken tüm uyarılarıma rağmen velet kapıdaki kaktüslerden birini avuçlamış halde geldi eve ve yatana kadar cımbız, yakın gözlüğüm, telefonun feneri eşliğinde diken ayıkladım.
Bak daraldı nefesin gene!
Hayır eli dursa ayağı, ayağı dursa eli ama en fenası hepsi dursa çenesi durmuyor eşşolunun. Dün sabah -Huzursuzluğun Kitabı- adlı romanı okumaya başladığımdan beriyse ‘’ Huzursuz musun anne? Neden huzursuzsun? Huzursuz değilsen neden okuyorsun bu kitabı? Ne anlatıyor yazar? Neden bu kadar kalın? Yeterince büyüdüğümde ben de okumak zorunda mıyım bu kitabı?……’’
Anlatabiliyor muyum?
Kitabı ( soruları ne hakkındaysa ) mı paralasam, kendimi mi paralasam ikilemi arasında yaşıyorum beteviye. Allahtan mavi gökyüzü var! Beyaz kelebekler, bulutlar, rüzgar, begonviller, kitaplar, yazarlar, şairler, gittikçe azalan iyi insanlar, kuşlar, arılar… Ve iyi ki incir ağaçları varlar, şükür. Bu sabah yürüyüş dönüş yolumda lahmacuncunun yanındakinin dalından göz hakkımı kopartıp yedim iki tane incir yedim. Sonra sarıldım gövdesine teşekkür ettim ağaca. Kafamı kaldırıp şükrettim, bu yaz da bu ağaçtan incir yemek nasip oldu diye. Diliyorum; kimseler kesmesinler o ağacı da diğer tüm ağaçları da.
Yerlere çöp atan elleriyse kendilerine ve çocuklarının geleceklerine havale ediyorum. Ve ağaç kesen, çöplerini sokaklara atanları, boşa su harcayanları düşünce aklımı uçuruyorum. Birbirlerine verdikleri zararlar, yalan dolanlar, riya, kabalık falan artık hiç umurumda değil de bunlara tahammülüm yok.
Çorapların çiftleriyse hâlâ kaybolmaya devam ediyorlar. Bamya sümüklenmekten vazgeçmedi. Domatların kurtlularına kurban olunur. Pazarcılık zor mesleklerden biri, arka sokağımızda kurulduğundan biliyorum. Ve lütfen almayacaksanız otun bokun fiyatını sormayın!
Sesini duymadan, gözlerine bakmadan, kokusunu duymadan yapılan tüm iletişimlerse sahtedir, gerçekliğinden emin olunamayandır.
Dile getirilmeyen hiçbir duygu ise ( ki; kırılmışlık da en başında gelir ) karşımızdaki tarafından tahmin edilemez. Konuşun! Anlatın! Hesap sorun!
Insanlar konuşa konuşa anlaşırlar. Ama yalnızca insanlar!

Eyvallah

özgür tamşen yücedal

Henüz ¼ ini okuyabildiğim kitaptan birkaç tane alıntı:
. Kalp düşünebilseydi, atmaktan vazgeçerdi.
. Ne var ki her şey kusurludur ve en güzel günbatımının daha güzeli, bize uykuyu getiren yelin daha huzurlusu hep vardır.
Hayat; bize hükmeden, hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz, tekdüze ve gerekli.
. … çünkü bütün dünya hayal kurar: Bizi birbirimizden ayıran şey, o hayalleri gerçekleştirebilecek gücümüzün ya da kendiliğinden gerçekleştiklerini görecek kadar şansımız olup olmadığıdır.
. hepimiz kendi dışımızdaki koşulların tutsağıyız.
( Huzursuzluğun Kitabı / Fernando Pessoa )

Not: 

 
1 Yorum

Yazan: 27 Ağustos 2018 in GÜNLÜK, GENEL

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

 
%d blogcu bunu beğendi: