O ikiyaka biraraya gelemeyince, iki kalp bir atmaya başlayınca, iki elin sesi çıkınca, iki dirhem bir çekirdek olunca, iki vakte kadar kavuşunca, iki arada bir deredeyken, iki gözü gibi kollayınca, ikilik çıkınca, iki arada bir derede kaçınca, ikisi arasında kalınca, iki yoldan birini seçince, iki kafadar yaramazlık yapınca, iki ayak bir papuca girince, iki adım ötedeyken… Üçüncü, dördüncü, beşinciyle falan değerlendirilemeyecek ikilik halleri şu ekranın karşısında otururken aklıma gelmeyenleri de düşününce ne kadar çoklar mış. Birçoğu yalnızca iki taneCİK olmalarına rağmen içinden çıkılması ne kadar zor haller miş. Ki; ben farkına bile varamadan kendimi içine düşmüş bulduğum , düşürülmek istendiğim, bile bile düştüğüm çoğu ikilik halinde gene çoğunlukla pes edip teslim olan, akışa bırakanlardanım. Ve gene pek çoğunlukla o akışın akıp akıp gelip beni bulacağını bile bile; mecburiyet.
Bak! Ikinci paragrafa geldim kalakaldım. İtsem gider mi, bıraksam olur mu? Gecemin lanetinin adı sanırım; İKİ.
Halbukî niyetim kötü değildi. Öğle saatlerinde mideye indirdiğim İzmir Köfteler sebebiyle akşam yemeği yememek için mutfak tezgahında duran yarım simidi yemek isteyen canımı durdurabilmek için almıştım kucağıma bilgisayarı. Üstelik pek rahat olduğum da söylenemez, sehpaya uzattığım bacaklarımın dizleri ağrıdılar. Evet; ikisi de… Yorgunum! Ama duştan çıktıktan hemen sonra giydiğim beyaz pijamalarımın üzerindeki pembe polar sabahlığım kadar iyi hissettiren o kadar güzel, bu gece daha da güzel gelen bir şarkı var ki kulağımda; Karsu söylüyor, ‘’ Bırak Beni Böyle ’’ diyor. Bugün yaptığım 563 km boyunca hep böyle şeyler söyledi kulağıma, bana bana…
Ben olduğum yere gelirken yüreğim hep kızıma kızıma gitti benim bugün, dün, önceki gün, günlerdir olduğu gibi. Karsu’nun haberi yok bundan ama olsun, benim için sorun olmadığına göre O’nun için de olmamıştır.
Herkes farkında ya da değil ama bir diğeri, diğerlerine aracı olmuyor mu zaten?
Hissettiğimiz her şey kendimizin, bir diğerimizin zamanın bir yerinde ettiği duası, şükürü, küfürü, laneti, niyetiyle çakışmıyor mu?
Bunların iki sine de inanıyorum. O halde:
‘’ Bu hayata gelişime aracılık eden,
bu deneyimi yaşamama,
hayatın tatlarıyla buluşmama,
ben olma halime,
seçimlerime,
seçeceklerime,
geçmişime
ve
geleceğime,
hizmet eden herkesi kucaklıyorum.
Pişmanlık diye gördüğüm seçimlerimi,
beni kısıtlayan hallerimi,
hayatla, annemle
ve
olanla barışmamın önündeki engelelri kaldırıyor
ve
özgürleşiyorum.
Hizmet ettiğim ve hizmet ettiklerimle helalleşiyor,
almayı ve vermeyi dengeli bir şekilde kabul ederek ilerliyorum.’’
Iyi geceler
Eyvallah
özgür tamşen yücedal
NoT: Dua Meltem Güner’in Niyet Defteri adlı kitabından alıntıdır.