RSS

Aylık arşivler: Kasım 2013

eskiden

577475_299116040222387_1109147942_n

Şimdi şu yukarıdaki fotoğraf var ya işte o çok eskiden çekilmiş bir fotoğraf. Eskide kalmış günlerde çekilmiş bir fotoğraf. Oyun oynadığımız günlerden… Orada çocukluğum var. Büyük ninemin Birinci markalı cigarasını tüttürdüğü yıllardı. Anneannem hayattaydı o eski günlerde. Hayattaydı, dedeme aşkla bakardı anneannem. Gülümseyişlerimiz yorgun değildi şimdiki kadar. Gözlerimizde silinemez izler daha azdı bizim. Daha az aldatılmıştık. Daha az ağlamıştık. Ve daha az kaybetmiş, kaybolmuştuk. Kurban bayramı arifesinin o soğuk gününü yaşamamıştık biz. Arife günleri şimdiki gibi korkutamazdı beni o eski günlerde. Olur olmaz her şeye de gözlerim dolmazdı benim.Yumurta haşlayıp pikniğe giderdik o günlerde. Çakıl taşlarının üzerinde ateş yakıp midye pişirirdik tenekede. Deniz kestanesi batardı ayaklarımıza. O günlerde yüzmeyi dedem öğretmişti biz çocuklara. Tabakta kalan yemeğin arkamızdan ağlayacağına inanırdık. Güller daha pembeydi o eski günlerde. Filmler siyah beyazdı. Zeki Müren dinlerdik TRT 1 ekranlarında, sesinin yıllar sonra hatırlatacaklarından habersizdim. Top oynayacak arsa vardı mahallelerde eskiden.  Babalar daha çok evde olur, anneler terlik fırlatacak kadar ilgili olurlardı çocuklarıyla eski günlerde. Ki, o havada uçuşan terlikleri özleyeceğimi de bilemezdim. Aramak istenilen numara santrale yazdırılıp beklenirdi biz çocukken. Yeşil bir telefonumz vardı bizim önünde çalması beklenilen. Yalan söylediklerinde yüzleri kızarırdı insanların. Leblebi tozu yerdik biz bayramlarda. Yerdik ve boğazımıza yapışacak diye korkmazdı annelerimiz. Çatapat alırdık harçlıklarımızla. Pazar günleri yıkanırdık. Daha kolay severdik mesela. Daha zor nefret ederdik. Dünya daha büyük, hayallerimiz daha küçüktü. Güneş daha geç batardı. Komşularımızı tanırdık biz.  Yaşadığımız günleri fırında pişen kek kokusunun hatırlayacağını bilemezdik. Bozacı gezerdi sokaklarda. Yoğurt mayalanırdı evlerde. Her yaz Almanya’dan gelecek çikolataları beklerdik. Okullarda pencere camları yarıya kadar gri boyalıydı eskiden. En büyük isyanımız öğle uykusunaydı. Sıcak yaz günlerinde sokaklarda yıkanırdı halılar. En büyük problemimiz doldurulan-boşaltılan havuzlardı. Berrin Teyze kırmızı oje sürerdi. Rasim Amca midye dolma yapardı. İhsan Eniştem incir reçeli… Elbise dikerdi annem kızkardeşim ve bana, hem de bir örnek. Eskiden vapurlar daha beyaz, martılar daha özgürlerdi sanki. Yollar daha uzak ama bizler daha yakındık sanki. Sanki yağmur daha temiz kokardı. Soba yanardı evlerde, portakal kokardı kış geceleri, yılbaşı gecelerinin kestane kokması gibi.  Tombala oynar, ladese tutuşulurdu. Kazanmak bu kadar önemli de değildi. Depremden bu kadar korkmazdık. Daha güvende hissederdik bilmeden. Bu kadar çok sorumuz da, bu kadar çok cevabımız da yoktu. Mürekkep lekesi olmuş parmaklarımız, kolalı önlük yakalarımız vardı. Kesilen elektriklerin gelmesini beklerken sayı sayardık, sıkılmazdık biz çocukken. Binip yolculuğa gitmeyi hayal ettiğim turuncu minübüs ise fotoğrafta tam arkamızda duruyor. Kimbilir belki gün gelir turuncu bir minübüsüm olur vururum kendimi yollara. Asla çocukluk hayallerimdeki gibi olamayacağını biliyor olsam da…

özgür tamşen yücedal

 
3 Yorum

Yazan: 28 Kasım 2013 in GÜNLÜK, İNSANOĞLU

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,