
Onbeş gün kadar önceydi; bavulumu taşırken oğlanın kolunun çarpmasıyla evimizin giriş holünde parfüm şişesi kırıldı.
“Tuzla buz oldu” derler ya o misal. Vakit gece yarısıydı.
Kapıönünden çalısüpürgeyi alıp, kırıkları üzerinde abajur duran konsolun altına süpürmüştüm.
Çok üzülmemiştik.
Çünkü ben kapıdan çantamda ambalajı üzerinde yenisiyle girerken kırılmıştı.
Hatta “ üzülme annecim eskisi gitti yenisi geldi, “ demiştim ve olumlamaya beraberce gülmüştük.
Ertesi gündü sanırım elektrikli süpürgeyle dikkatlice süpürüşüm.
Günlerce kaldı parfüm kokusu. En sevdiğim koku …
O günden sonra bir kez daha süpürmüştüm.
Sonra günlerce ev boştu zaten.
Derken bugün …
Üzerinden kaçıncı geçiş olmasına rağmen iki kırık parça daha çıktı.
Ve gene derken ve duşa kabine arap sabunu dökerken “ süpür süpür bitmeyen cam kırıklarımız var bizlerin de içlerimizde“ dedim. Bir süre kalsa da izi zamanla uçan parfüm kokuları …
Metaforlara gel!
Kırılan şişe, elektrikli süpürge, koku, temizlik …
Ne tuhaf oluyor insanın bir anda bu demeleri, aklına gelmeleri falan.
Nihayette ne var!
Aç bir karın ve ağrıyan omuzlar.
Hiç …
“ Yazı karın doyurmuyor, ” derler ya o misal .
özgür tamşen