Vaktiyle üç kelebek varmış bir arada yaşayan. Aynı çiçeklerin eşeylerinde dolanır, ormanın aynı ağaçlarına uçarlarmış. Bir gün ormanın bir yerinde büyük bir yangın çıkmış. Kelebeklerden bir tanesi neler olduğunu merak ederek ateşe doğru uçmuş. Bakmış ki yoğun bir duman var. Havada kesif bir yanık kokusu…Hemen geri dönmüş. Demiş ki, ileride göz gözü görmüyor. Ağaçların çatırdayarak devrildiğini duydum, ama doğru dürüst birşey göremedim. İlk kelebek yangının boyutlarından bi habermiş bunu söylerken. Bunun üzerine ikinci kelebek daha çok meraklanmış. Dayanamayıp ateşe doğru uçmuş. Epey bir süre beklemişler onu. İkinci kelebek geri döndüğünde perişan haldeymiş. O kadar yara almış ki, eskisi gibi uçamıyormuş artık. Orada göğe doğru uzanan, uzadıkça ağaçları yalayan kızıl alevler var, demiş. Söylediğine bakılırsa, o alevlerin göbeğinde sarı hareler titriyormuş. Üçüncü kelebek bunları duyunca yerinde duramamış. Arkadaşları yangın yerine gitmemesi için ne kadar yalvardıysalarda, üçüncü kelebek ateşin sırrını çözmeye alelacele uzaklaşmış. Bir daha da geri dönmemiş. O yangınla ne kadar derin bir öznellik kurduysa artık, ya alev olmuş, ya duman, ya da önce reçinesinden yanan ağaç olmuş.
Masalı, Sema Kaygusuz’un kaleminden okumuştum. Sabah gazete manşetindeki fotoğrafı görür görmez aklıma ilk gelen de işte bu masal oldu
özgür tamşen yücedal
ÇELEBİ KAPTAN
29 Mayıs 2013 at 11:01
Mesaj fotoğrafla birlikte daha bir etkileyici olmuş umarım üstüne düşen mesajı alır
BeğenBeğen
ouzelf
29 Mayıs 2013 at 11:10
umuyoruz!
BeğenBeğen