Heyyy!
Ruhumdan yükselip gözlerimden akan uykunun derecesini ifade edecek kelimeler nelerdir, bilmiyorum. Amiyane tabir kullanacak olursam; pijamamın paçalarından süzülen uykuyu banyodan yatağa gelene kadar ayaklarımın altında çiğnedim. Adımladığım parkenin çıtırtıları ise sanırım inleyen ruhumun sesiydi. Sessiz olmaya çalıştığı her defasında daha fazla gürültü çıkarmayı becerebiliyor olmam ise takdire şayan tabii ki. Ama asıl sorun; kafama takılmış olanları yazmadan uyuyamıyor olmam. Bu abuk sabuk takılmaz olasıcalar nerelerden geliyorlar? Hadi geldiler takılacak bir benim kafayı mı buluyorlar? Ya da o kadar gereksiz şeyler ki; takılmaya lâyık bir benim kafayı buluyorlar. Evet! Mantıklı tek cevap bu olabilir. Kafa kafa olsa uğramazlar. Bir iki örnek vereyim bakın siz de hak vereceksiniz anlayamamazlığıma. Misal:
Kaç tür gece kuşu vardır? Uyku sorunu yaşayan insanlar, Gece Yaratığı türleri arasında sayılabilinirler mi? Gece uyuyamayanları, benim gibi uyumayı zaman kaybı gibi görenleri bir yere toplamalı mı, toplamamalı mı? Hayır, insanın ara sıra canı sıkılabiliyor çünkü. Sabah kahvesini bahane edip ‘’Naber komşu!’’ diye kapısını çalabileceklerimiz olmalı. Yok!
Peki; diyet listelerinin olmazsa olmazı Kibrit Kutusu Büyüklüğünde miktar bildiren tabire ne demeli? Bu eşleştirmeyi kim ve neresinden uydurmuştur. Bütün kibrit kutularının ebatları aynı mıdır? Büyüklüğü mü, ne işe yaradığı mı önemlidir? Abicim bu tarafından bakıp düşününce karışıyor kafa, bu kibrit kutularının uzunu, kısası, enlisi, darı falan var yani… Neyse bakarsınız işte evdekinin ebadına. Brokoli ise apayrı konu. Yok ona hiç bulaşasım yoktu ama mecburum: brokoli yiye yiye yeşerir miyiz? Vazonun içinde salonun başköşesine koysak! Seyretmesi daha keyifli olmaz mı?
Bu kadınlar bıyıklarını neden aldırtıyorlar? Bıraksalar bıyıkları uzasalar mesela… Yani sakalı, bıyığı olanın ettiği kelâm daha fazla dinleniyor muş ya, o bağlamda merak ettim. Yoksa yüzüne güneş vurduğunda karşındakinin bakışları takılmasın diye ele avuca gelmeden yoldururken o bıyıkları; gözlerden süzülen yaşlar, ansızın gelen hapşırıklar çok mühim değil. Tek dert laf dinletebilmek. Ney miş; kurallar belirlen miş, o söz dinlenilmeyecek miş. Allahtan dinlenip dinlenilmeyeceği biz kadınların pek umurumuzda değil; denilecek olan mutlaka denilecek içte tutamayız. Susmayın! En azından ‘’Ben dedimdi!’’ diyebilme hakkımız garantilenmiş oluyor.
Bu priz sorunsalımdan bahsedecek olursam eğer kafama takılan şudur efendim; fişi soktuğumuz yerden dilediğimizce çıkartabilme lüksünü sağlayabilecek montaj şekli yok mudur bu prizlerin? Yerinden öldür allah çıkmayan, oynamayan priz var mıdır? Eğer varsa benim elimin ayarına sıçayım. Prizlerin kan kardeşleri ise sanırım tuvalet sifonları olmalılar. Sifon modeline göre değişkenlik gösteriyor bu konu: basmalı ise elinizde basılabilinecek tek bir plastik parça, çekmeli ise gene elde kalan plastik parçanın ucuna bağlı ip oluyor. Ankastre ise zaten kapağı üzerinde takılı olanına henüz hiç rastlamadım. Kullanan (kullanamayn) ya da tasarlayanlarda sorun var. Bir Türkiye vatandaşı olarak yanıtlayacak olursam: ‘’Pek tabii tasarlayanlarda sorun var. Biz her şeyi doğru yapar, doğru nedir biliriz. İtiraz edenin karşısında ise zeytinyağı kıvamnı hemen alabiliriz. Evelallah!’’
Şiiri duygular mı yazar yoksa kelimeler mi? Hissettiklerimizi hissettirebilecek kelimeler var mıdır? ‘’Seni anlıyorum!’’ sözünden daha yalan bir cümle daha var mıdır? Herkesin bildiği kendi yaşadığı kadar mıdır?
Bunca lafın üzerine uykum bana küsmüş olmalı, yok! Gerçekten istediğim halde yok olduğu günleri de yaşadım, feci bir durum. Küsmesin. Her şeyin yokluğu çok zor geliyor şu insanoğluna. Iyi günde, sağlıkta, mutlu günlerde değerini bilmediğimiz ne çok şey oluyor. Düşünsenize; tırnaklarımız lan!!! Ya olmasalardı? Nasıl kaşınacaktık!
Son olarak: dünyanın çivisi çıkmışsa eğer, kime gireceğini biliyor mudur? Hayırlısı inşallah!
Uyuyun!
Kibrit kutularına sahip çıkın!
Bıyıklar çok uzamadan aldırın daha az hapşırtıyor!
Brokoli yiyin!
Prizlere sivri cisimler sokmayın!
Sifonlara kibar davranın!
Yalan söylemeyin!
Her söylenene inanmayın!
Kendinize inanın!
Eyvallah!
özgür tamşen yücedal