Günaydın
Lafın gelişi aslında… Ne iyi bir geceye uyuduk, ne de aydın bir sabaha uyandık. Ve bu ilk değil. Son olmasını diliyorken hepimiz, izlenilen bu yollarla son olmayacağı acı gerçeğini biliyoruz. Haaa bizler yani ne şekilde, neye ya da kime inanıyor, inanmıyor olursak olalım, biz insanlar; günü geldiğinde öleceğimizi de biliyoruz. Bunlarla beraber bayrağı altında yaşadığımız ülkelerde korunup kollanıyor olmamız gerektiğine; mayına basmak, deli kurşuna denk gelmek, canlı – cansız bomba patlaması, boşanmak istemek, tecavüze uğramak, yazı yazmak, hapiste olmak … suretiyle ölmeyecek olduğumuz garantisinin devlet tarafından verilmiş olması gerektiğine gelince bunu da biliyoruz.
Peki yaşamamız gereken gerçekler bunlarken bu ülke topraklarında, sokaklarda neden salt gerçeklikle yaşıyoruz; Allaha emanet! İktidarlıkları süresince tüm açılış, kapanış, tören, milli olmaktan çıkardıkları bayramlarada gözümüze soka soka, ayrıştıra ötekileştire ötekileştire ‘’ Allah bilir! ’’ demelerinin sebebi bu günlere hazırlamak mıydı acaba? diye sormadan edemiyor insan. ‘’ Bizler iktidar peşinde koşuyor, ona buna kafa tutuyor, eşi dostu zengin ediyor, işimize gelmeyince birbirimizi yiyorken – sonunu hazırlıyorken sizler ne yaparsınız bilemiyoruz ama sizleri Allah’a emanet ediyoruz! ‘’ mu demek istediler yani. Evlatlarımız, aile dostlarımız, tanımadığımız belki de hiç tanışmayacağımız halkdaşlarımız, dünyadaşlarımız devlet elince hiçbir şekilde, ucundan bucağından korunamayacak mıyız yani. Eğer devlet:
Belirli bir toprağı olan, kanunlara göre bir hükümet idaresinde teşkilatlanmış, bağımsız topluluklara deniyorsa.
Vazifesi; dışarıya karşı halkın menfaatini korumak, içeride refahını sağlamak, güvenliği korumaksa. Devletin üç ana elemanı, halk, ülke ve egemenlikse.
Ve devletler egemenlik haklarının kullanılması şekline göre de hükümdarlık (monarşi) ve halk idaresi (cumhuriyet) olmak üzere ikiye ayrılıyorlarsa. Eğer bir hükümdarlıkta hükümdarın iradesi bir meclis vasıtasıyla sınırlanmışsa buna «meşruti hükümdarlık» , meclis yoksa devlet şekli, «mutlak hükümdarlık» sınıfına giriyorsa. ( bknz. nedir.com ) Bizim yönetim şeklimiz ne? Biz nerede yaşıyoruz? Biz ne, kim için oy kullanıyoruz?
Tarih kitaplarından çıkartmak istedikleri, küfürler saydırdıkları, ‘’Kim miş!’’ diye meydanlar da haykırdıkları M. Kemal Atatürk önderliğinde yaşanılan tarihi tekrar okuyorum Oğuz’la günlerdir. Tüm imkânsızlıklara rağmen denize dökülen düşmanlar falan demeyeceğim! Diyeceğim; yalnızca milletinin menfaatlerini düşünmek, kimseye boyun eğmemek, birliği sağlamak, halka güvenmek inanmak, sözünün karakterinin eri olmak, önder olmak nedir tekrar tekrar okuyorum. Ve tekrar tekrar sorup düşünüyorum: Bir önder daha çıkar mı bu topraklardan. Hayır bizim elimizde olanların önderlik vasıflarııyla yakından uzaktan alâkaları yok çünkü. Ve hepsinden öte; durmayan kana, yıllardır şehit olan gencecik sayısız candan sonra kaybedilmeye devam edilen bunca cana rağmen ona buna kafa tutup, parmak sallamakla hiçbir haltın çözülemeyeceğini de anlamış değiller bu en fenası.
Kimileri iktidarın egosuna, kimi muhalefetin gölgesine, kimi yaladığı kıçlardan akanlara, kimi susmanın kazancına, kimi körlüğün rahatına, kimileri kanın tadına doyamadılar…. Ve karşımızda ampullerle aydınlatılmış yeni Türkiye.
Enseye dikkat!!!
özgür tamşen yücedal