RSS

çıkıyorum

Dün gece yatağa “ sürünerek ” dedikleri halde girdim. Öylece yattım. Herhangi bir yanıma dönecek halim bile yoktu. Rahat pozisyon bulamadığım anlarda hep dediğim gibi “ uyuduğunda farketmeyeceksin, beden bulacak kendi şeklini ” dedim içime içime. Sızılarımı nasıl tarif ederim, bilmiyorum. Aniden gelen terleme, iç bulantısına da ne yapacağımı bilemedim. Bu defa “ herşey yolunda, iyisin, dengedesin ” , “ sabah dinlenmiş uyanacaksın ” diyerek konuşmaya başladım vücudumla. El yordamıyla telefona uzanıp meditasyon müzik listemi açtım. Uyumuşum.

Gece önce her zaman olduğu gibi 04:00 civarı uyandım. Gördüğüm rüyayı anlamaya çalışırken sızmışım. Sonrasında uyandığımda saat 08:05’ti. Yorgundum, en çok sağ kolum.

Doğumum sırasında sağ kolum yerinden çıkmış. 4 kilo 750 gr’lık minik bir bebek olduğumdan biraz zor olmuş gelişim. Hiçbir hissettiğini unutmayan beynim bunu da hatırlar bedenen çok yorulduğum zamanlarda. Rende yapmak, köfte yoğurma bunlara dahil.

Bu defa sebebi; yoğun, hareketli geçen haftasonumun ardından verandayı temizlememdi. Ağaçlar altında, tüm kış ayları boyunca kapısı açılmayan mekanın halini tahmin edersiniz. Nihayetinde veranda tertemiz ve sezona hazır. Peki ya ben!

Yorgunluk geçer. Geçecek tabii. Diyeceğim uyandığımda aklıma gelen şey: yapasım, planladığım, istediğim, niyet ettiğin bir sürü iş-şey var. Ama mecalin yok. Çok dinç, geniş vakitli günlerimde öteleyip durdum bu temizliği. Yarın yaparım. Aman bugün hava kapalı. Minderlerin kılıfı gelsin hele. Yok ot yok bok diye diye en güzel-uygun günlerimi kaçırdım. Dünse ötelemek için sabrım kalmamıştı, düşüncesi bile ağırlaşmıştı.

İşte sabah bunu düşündüm. Sağlıklı, mecalimiz ve en önemlisi arzumuz varken neleri öteliyoruz. Zamanın telafisi olmadığını anladığımızda geç kalmış olacağımızı biliyor ama inanmıyoruz. Öte bucak dağınık mı, dağınık kalsın. Daha fazlası olsun, o gitsin, bu gelsin diye bekleye bekleye geçip gidiyor zaman. Şimdi şimdi. Yarın bilinmez.

Peki tümünün üstüne ben ne mi yaptım. Kalktım. Çekmeceden bir eşarp alıp sağ kolumu askıya aldım. Kahvemi yaptım. O pişerken yüzümü yıkayıp kremledim. Kahvemi içtim. Mantralarımı yazıp kuşları dinledim. Dua ettim. Rüyalarımı düşündüm. Kolumu öpüp okşadım. O sırada telefona “ kahvaltı yapalım mı? ” mesajı geldi. Düşünmeden “ Olur ” diye cevapladım. “ çıkıyorum “ yazdı. Eşarbı ve kahve fincanını sandalyede bırakıp kalktım. Üstümü değiştirip makyaj yaptım. Çantama yalnızca gözlük, sigara, para koydum. Çıkmak için bekliyorum.

Evde kalsam; yemek yok, elektrik süpürgesi açılsa iyi olur, bir makinelik çamaşır var, yarım bekleyen yağlıboya tablo, kılıfı geçirelecek iki minder … düşünceleriyle yatma isteğimi dövüştürmem gerekecekti. Sokağın sonunda denizi görecek olma ihtimalim hepsini yendi çok şükür.

Bir mesajla gelen mutluluk. Bir anlık karar. Bir cevap. Kaderimizi gerçekten anlık kararlarımızla kendimiz yaratıyoruzdur belki. Ya da gerçekten her kararla farklı farklı hayatlar. Umarım hep vakitli olsun. Kolunu bacağını sevdiğim hayat. Yeniden heyecanla…

özgür tamşen

 
Yorum yapın

Yazan: 24 Nisan 2024 in GENEL

 

Etiketler: , , , , , , ,