RSS

KAYBOLDUM

12 Eyl

Neler mi oldu?

”Düşlerimde Kayboldum ve Pusulasızım” adlı kitabı getirecek olan kargo görevlisini iki gün boyunca sabırsızlıkla bekledim. Sonra; okumaya başlamak için sessizliği bekledim. İlk sayfadan itibaren içimdeki kadınlar, erkekler, tüm insanlar o kadar güzel ve yüksek sesle konuşmaya başladılar ki; hiç birşey duyamaz oldum.

   Gökyüzümde bir yıldız oldum; aşığını izleyen. Yıldızı içine çekmek istercesine sigarasını ciğerlerine tek solukta çeken  aşık oldum. O aşığa yaslanabileceği omuz olabilmek istedim. Ölümü özledim! Evlat sevgisiyle titredi yüreğim, delicesine korktum ölümden. Dilber Ana gibilerin hala varolduklarını öğrenmek, ısıttı içimi. Sevdalıların, kavgalarıyla ayakta tuttukları cesaretlerine hayran kalıp, özledim onları. Kurbanınında kahramanınında benim olduğum planlar kurdum. Karadenizli Hamdi’yle rakı içtim, Alaçam Geyikkoşan’daki balıkçıdan deniz kızının hikayesini dinledim. Soluk abajur ışığının altında, burnumda yanımda sızmış oğlumun kokusu varken son sayfayı okuduğumda ise ağzımda; makarna sosu için tencerede

erimiş peynirin tadı vardı. Neden mi? Okuduğunuzda anlayacaksınız.  Eline, yüreğine, Miroş’a; sağlık, mutluluk diliyorum, sevgili Ahmet Söylemez.

Şimdi; kalem Ahmet’in:

Uzaklaşıyorum.                                                                                                                                                            Kelimelerimin bedelsiz satıldığı sığıntı bir dükkan yaptım barakamı ve ben daha derin kapatıyorum kepenklerimi. / Islanırım diye lastik çizme ve yağmurluk bulunduruyorum kenarımda.                                                                Uzaklaşıyorum.                                                                                                                                                    Birkaç kişinin kalbinden, sordukları nedensiz bilmecelerden. / Anlam ısıtıyorum içimde ve büyüyor yüreğimde acım. / Adım adım. / Yaşadıkça yaşam.                                                                                                            Şimdi buranın neresine koysam seni? / Nasıl söylesem, sen öpünce geçermi yaralarım? / Ah be güzelim. Uzaklaşmalar unutmak için değildir her zaman. / Bazen de başarabilirse insan, acıdan kaçmak için uzaklaşır kendinden. / Daha derin. / Daha uzak kendinden. ( sayfa 17 )

Konuşmuyorsun ama seni duyuyorum. Beni tanıyamayacak olmandan korkuyorum galiba. Çok değiştim. Yıllar yüzümde onarılmaz hatalar oluşturmuşken, düşüncelerimdeki o bilindik saplantılar yerlerini korumaya devam ediyor. Kısacası; bıraktığın gibi değilim artık. Ellerimi sıkıca tutman, sonra sarılman, kulağıma eğilip fısıldamalarını özledim. ( sayfa 33 )

Her insan kendi ormanında yaşar ve bilmediklerini karşısına alır. / Önce gözleri ile sonra sözleri ile ona dokunur. / Gerisi malum. / Teferruat. ( sayfa 98 )

Lanet olsun, ölümü özler gibi özlüyorum seni. Ölümü özler gibi. ( sayfa 121 )

Dik durmayı ben senden öğrendim. İlmik boğazımdayken bile gücü sorgulamayı. Olmayan yanımı anlamayı. Yüreğimdeki o asil muammayı bile bana sen öğrettin. Ara sıra da olsa denizden dalgamı esirgerim. Dem alan çayımı yudumlarken, içimde yine o eski ütopyalarımızın, anlamlı notalarını dudaklarımda gezdiririm ve seni her ziyaretimde bilmeni isterim ki sevgili dostum, bugün orman daha yakın denize. Bir o kadar uzak olsa da yüreğime. ( sayfa 129 )

ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL

 
Yorum yapın

Yazan: 12 Eylül 2011 in GÜNLÜK

 

Yorum bırakın