- Doğduktan bir müddet sonra, önce konuşmayı, sonra yazmayı öğrettiler. Büyüyünce, ikisininde en sakıncalı iki şey olduğunu…
- Haksız olana karşı olmayı, güzel olanı sevmeyi, yaşamın bazen ne kadar boş ama her şeye rağmen çok değerli olduğunu…
- Ardımda bıraktığım yaşama vefasızlık etmemem gerektiğini…
- Yalansız, çıkarsız ve gerçek dostluğun başka gezegende olduğunu…
- En temiz ve karşılıksız sevginin çocuk sevgisi olduğunu, güven duygusunun tekil bir şey olduğunu, içki masasında ”güneşi zapt edenlerin” meydanlarda kaybolduğunu…
- Aziz Nesin’den; ölümün toprağa karışmak olduğunu, mezarı olanların başına nelerin geldiğini, güzel şeyler yapınca, olduğunuz gibi göründüğünüzde halkın sizi kucaklayacağını…
- Gencecik bedenlerini ölüme yatıran çocuklardan, ”yaşamak için ölmesini bilmek gerektiğini”; ancak, hiçbir şey için yaşamdan vazgeçmemeyi…
- Kadınların; denizler kadar derin, içinde inanılmaz güzellikler besleyen, verimli, doğurgan, rüzgarlarda hırçın dalgalar kadar tehlikeli olduğunu; elimizdekilerin ise okyanus olduğunu…
- Erkeklerin, gönül oburu olduklarını…
- Dünyaya her ne kadar erkekler hakim gibi görünsede, asıl erkin kadınlar olduğunu; kadınların daha cesur, güçlü, dürüst ve namuslu olduklarını…
- Marquez’in ”Yüzyıllık Yalnızlık”ını, Nietzsche’nin ”İyilik, en büyük kötülüktür” öğretisini, hem yaşadım, hem anlayamadım. Bazı şeylerin hiç anlaşılamayacağını…
- Gittiği yolu unutanların, yürümeyide unutacağını öğrendim. Dizelerinden, satırlarından, oyunlarından, seslerinden beslendiğim insanları, çıplak gördüm; kimileri ete kemiğe bürünmüştü kimileri iskeletti. O zaman, çıplaklığın erdem olduğunu…
- Bir bitkiye su vererek, onun büyüyüp serpilmesini, sana muhteşem renkte bir çiçek vermesini beklemeden senin ona bir çiçek sunman gerektiği gerçeğini…
- En önemlisi, sevgiden ve umuttan asla vazgeçilmemesi gerektiğini…
- Bu coğrafyanın neresinde olursanız olun; eğer doğru adresteyseniz, postacının size ulaşacağını öğrendim.
EDİP AKBAYRAM
( Müzisyen 1950 – )