Hani bu insanların çoğunu anlayamıyorum ya ben, işte artık anlamakta istemiyorum. Bana ne, ne halleri varsa onu görsünler. Geçen gün, o anlayamadıklarımdan birine daha rastlayınca kesin kararlandım, istemiyorum.

   Ve o sohbette anladım ki en anlayamadığım tür:  Durmadan eleştiren cins. Onu, bunu, otu, boku her şeyi eleştiriyor yalnızca kendilerine dokunmuyorlar. Ben de ona ve onun gibilere baktığımda eleştirilebilecek dünya şeyler görüyorum ama bana ne, beni ben bağlarım. O’da ( onun gibiler de ) bir bağlasa hatları kendine şaşar kalır, eleştire eleştire bitiremez bu defa kendisini. Bak aslında bu sebepten mi acaba sürekli dışarıyla ilgileniyor olması, içinde, kendinde, hayatında beğenilecek bir şey olmadığını biliyor olması mı? Bir de; o kadar eleştiresi olanlar açıp kendi götlerine baksınlar!

Hiçbirimiz kusursuz değiliz. Ben de değilim, sen de değilsin, onlarda değiller. Bugüne kadar olduğu gibi hep de olacak eksiklerimiz, kusurlarımız. Boş verelim gitsin allah aşkına yahu!

   Ayyy oturmuş neyi düşünüyor ve de en önemlisi kıymetli vaktimi harcıyorum şimdi ben. Asıl garibi; ben de onlar gibi eleştiren cinsten mi oldum bunları yazarak? Sanırım öyle oldum. Iğğğğ! Tamam, tamam konu kapandı.

   Sıradaki!

   Ortaya bir parça da attıralımda günümüz şenlensin.

NoT: Bir hafta ayrı kaldıktan sonra yurda döndüm. Pasaportları, parayı çaldırmış olmam, tüm olanlara rağmen dolanmadık dağ bayır, binilmedik metro hattı bırakmamış olmam yanında tatilin ikinci durağı Amsterdam’da anladım ki, bizim bu Türk Milleti nereye giderse gitsin mantaliteyide beraberinde götürüyorlar ve imtinayla koruyorlar. Eşeğe altın semer taksan da eşek aynı eşek!

Paris’e gidecekler için:

1) Bir defa daha tecrübe ettim ki, kalınacak tek otel Saint Germain Hotel.

2) Midye, deniz ürünleri yemek için Leon‘a gidin.

3) Keyifle et yemek istiyorum diyenler; Entrecote‘ye gitsinler.

4) Kahvaltı da anam babam usulü bir şeyler yemek istiyorum diyenler için adres: Paul‘lerden herhangi biri…

5) Metro hattı karışık gözükse de korkmayın, özellikle 4 numaralı hat üzerinde iseniz işiniz çok kolay.

6) Pasaportunuz çalındığı taktirde önce polis’e gidip rapor almalı sonra o raporla konsolosluğa gitmelisiniz. Sonrası kolay. Hakkımı arayayım, demokrasi var falan palavra, kıçımın hakkını buluyorsunuz. İnsanlar neredeyse kendi  gölgelerinden korktukları için olsa gerek kesinlikle nötr kalıyorlar. O sebeple direnmeden tırıs tırıs karakola gidin.

7) Asla Şanzelize’ye takılıp tatilinizin içine etmeyin.

8) Bir de Laduree‘de çay eşliğinde macaron yemeyi unutmayın, enfesler.

Amsterdam ise:

1) Gitmemek hiçbir şey kaybettirmez.

2) Red Light’a gittik, götü başı dağıttık, diyenlere inanmayın. Hepsi salak salak dolanıyor. Meşhur kekler mi? Göt baş dağılıyor ama ishal olarak. İlle deneyeceğim diyenler için; en ünlü yer Baba. ( Bu cafelerde her türlü ot içilmesine rağmen sigara yasak! ) Karı kız muhabbeti yapanlara da inanmayın. Bahsettikleri genç kızlar vitrinlerde çekirdek çitletiyorlar. Fotoğraflarını çekmek yasak.

3) Et yemek için Arjantin restaurantlarına gidebilirsiniz. Özel bir adres yok çünkü yer gök onlarla dolu.

4) İtalyan mutfağında Pasta De Basta meşhur, yemekler şahane değil ama servis enteresan.

5) Hollandalılar, yanımızdan geçen Türkün deyimiyle ” Kovayla mayonez yiyiyorlar. ” Patates kızartmasını ise külah külah. Onun için de en meşhur adres Menneken Pis.

6) Gözünüzü seveyim I’amsterdam yazısı önünde fotoğraf çektirmeyin, bunca çekileni gördükten sonra…

7) Kanal turu çok elzem değil, yürümek kesinlikle çok daha iyi.

8) İjscuypje adlı dükkanda satılan dondurma enfes. Çocuğunuz için oyuncak alacaksanız, biz tek oyuncakçıyı bu dükkanın yanında bulduk, İntertoy.

9) Bunların hiçbiri kesmedi mi? O halde terminalin karşısında ki Türk Fast Food’unun döneri fena değil. Hollandalılar bayılıyorlar. O kadar ki, lahmacunun içine döner koyduruyorlar!

10) Madame Tussauds‘a gitmeye değmez. Hele Londra’dakini gördüyseniz hiç girmeyin.

Tarihleriy di, gelmişi, geçmişiy di hiç girmiyorum. Onlar için daha ciddi blogları ziyaret etmelisiniz.

özgür tamşen yücedal