RSS

Günlük arşivler: 13 Mart 2014

biz!


Katıp savrulduk gene! Milletçe sınanıyoruz adeta. Nereden, kimlerden, hangi tabakadan, eğitimin neresinden, hangi renkten, dilden geldiğimizin hiç önemi yok. Hissettiğim o ki, ne kadar insan olduğumuzla sınanıyoruz. Söz konusu olan içki, park, ağaç, etek boyu, çocuk sayısı gibi kişisel hak – özgürlükler oldu tamam. Uyar uymaz, kabul eder etmez ve tepkini koyarsın. Ağzına geleni söyleyerek karşı düşüncede olana sövebilirsin. ( Bu da tamamen ayrı bir konu. O günlerde de birbirimize ne kadar tahammülsüz olduğumuzu gördük.)

Ama ölümden, insan hayatından, yaşama hakkından bahsediyorsak  her şey anlamsız kalmaz mı, kalmamalı mı? Dün; ölüm ardından alkış tutan, ‘ Müstehaktı! ‘, ‘ Gününüzü gördünüz, göreceksiniz! ‘ türünde yorumları görünce acıyan yerlerim buz tuttu. Dehşet içindeyim.

Belgin’in anlattığı ardından okuduğum bilimsel araştırma sonucu geldiğinde aklıma, bu tür  düşünceye sahip olanlar, üzerine bunları düşünüyor olmaktan dolayı hiçbir vicdani rahatsızlık duymadan bu yorumları yapanlar? Akıl alır gibi değil. Çünkü insani duyguları beynimizde salgılanan hormonlar yoluyla hissediyoruz. Hissedemeyenler hangi canlı grubuna giriyorlar? Ya da nasıl bu hale geldiler? Yaşananları nasıl ve nasıl hala destekledikleri parti gözünden değerlendirebiliyorlar? Gözünüzü seveyim dürtün yanınızdakileri! Dürtün ve deyin ki ‘ Uyan kardeş, uyan! Senin evladın, abin, kocan, kanın canın olabilirdi ölenler. Ve inan biz o zamanda sokaklarda olurduk. Biz o zaman da ‘ Rahat bırakın bizi. Biz siyasiler olmadan, politika yapılmadan , beraber mutlu – mesut YAŞAYABİLİYORUZ, YAşIYORDUK! ‘’

Seçme, seçilme hakkı neden getirildi?  Hiç kimse ‘ Astığım astık, kestiğim kestik! ‘ diyemesin diye, değil mi? Bir lider olsun da halkına ne istediğini sorsun, rızalarını alıp uygulasın diye, değil mi? Tüm ülkenin ortak sesi olsun diye, değil mi? Kargaşayı engelleyip huzur ortamı yaratsın diye, değil mi? 

Ha bu arada şunu da unutmayalım; sonucun etkilediği yalnızca bizler olacağız. Tüm bunlar yaşanır geçer, yenileri olur geçer ve olan yalnızca bize olur, oluyor. Atı alan sınırları geçer. Onlar söylediklerini unutur birbirlerinin kıçlarını yalarlar. ‘ Öyle değil böyle demek istemiştim. ‘ der aklanmaya çalışırlar.

Bir baksanıza etrafınıza: sokakta olan kim? Evladı ölenler kim? Evlatları için endişelenenler kim? Gelecek kaygısı yaşayanlar kim? Kapılarını birbirine açmaz, açamaz hale gelenler kim? Selamı sabahı kesenler kim? Tüm bunlar yaşanıyorken borç taksidini düşünenler kim? Karnındaki bebeği için endişe edenler kim? Kitap parası denkleştirenler kim?  Bizler!

Sonucun etkilediği yalnızca bizler olacağız. Biz; vergi ödeyen, çalışan, çocuklarını bu topraklarda büyüten, birbirleriyle komşu olan, akraba olan, dost olan, cenaze taşıyan, doğum tebriğine giden, hastayken çorba getiren, teşekkür eden, namazda omuz omuza olan, sırası olduğunda kadeh tokuşturan, birbirlerine selam veren, selam alanlarız, yapılan zamlardan etkilenen, birbirine borç veren, borç alanlarız. Biz halkız. Biz oy pusulası değiliz. Biz döviz değiliz. Borsada hisse değiliz. Maldivlerde ada değiliz. Yerlerdeki seramikler değiliz. AVM değiliz. Biz halkız. Biz bu ülkenin sahipleriyiz. Biz bu topraklar için mücadele edenlerin torunlarıyız. Bu ülke bizim.

özgür tamşen yücedal

not: yukarıda bahsettiğim araştırma sonucu ile ilgili ayrıntıları merak edenler için adres; 

https://www.facebook.com/video/video.php?v=10150416922411202

http://www.milliyet.com.tr/2007/03/23/yasam/yas07.html 

 

 

 
1 Yorum

Yazan: 13 Mart 2014 in GENEL

 
 
%d blogcu bunu beğendi: