RSS

yumurtalar organik

02 Ağu

IMG_6567

Merhaba

Sesimi duyamıyorsunuz, biliyorum. Biraz burukçana, suskuncana, heyecanlıcana, yorguncana, meraklıcana, karışık bir merhaba bu merhaba. Sebebini bilmediğim birçoklarından biri daha… Ama anlamı içinde gizli; zararsız. Zararsız mararsız içi böyle karışık olan bir şeyin ardından fazla uzatmayacağım. Bişi diyip kaçacağım.

Dünden beri aklımda uçuş öncesi uçaklarda yapılan: ‘Ani bir durumda oksijen maskesini ilk önce kendinize daha sonra çocuğunuza takın’ anonsu. Hayır, bu akla gelir gelir de akıl kendini bunun için niye yorar? Manyak şeyin hangi absürt anda geliverdiğini hatırlasam belki bir sonuca varabileceğim ama o da yok. Gelmiş olana git diyemeyen aklımla ben yoruluyoruz işte. Daha düşünme aşamasında akla gelenin içinden çıkamayan ben böyle bir acil durumda kaldığımda da ikilimde kalmam, inşallah. Çocuğu mu oksijenlesem? Kendimi mi oksijenlesem? Kendimi kurtarır onu kurtaramazsam ne bok yerim? Onu kurtarır kendimi kurtaramazsam o ne halt yer? İkimizi aynı anda oksijenlemek uğruna yan koltuktakinin hayatını hiçe sayarak onu ölüme mi terk etsem? O vicdanla yaşayabilir miyim?

Özet; o zaman gelirse bakarız bir hal çaresine. Allahtan hayırlısı. Ölümün, yaşamın, malın, mülkün, paranın, parasızlığın, eşin, dostun, sevgilinin, aşkın, ayrılığın hayırlısı.

Parça parça yazıştırmak istediğim şeyler var aslında fEKat geçenlerde okuyuculardan biri ‘’ Konudan konuya atlayıp yazıyorsun, aklımda hiçbir şey kalmıyor.’’ diye eleştiride bulundu, kötü mü acaba bilemedim. Lâkin aklıma geleni yazdım gitti işte, bu konu hakkında bilimsel makale mi yazayım ya da gereksiz yere ne diye uzatayım. Ayrıca burası eğitici, öğretici bir blog değil burası aşina duygularını yazan bir delinin defteri, o kadar, bu kadar.

Bak yahu engelleniyorum. ‘’ Tanıdıklar okuyor, utanmıyor musun! ’’ lar, ‘’ Kısa yazıyorsun! ‘’ diyenler, ‘’ Daha itinali yazmalısın. ‘’ lar şimdi de bu! Valla ben size diyim; hiçbirini düşünmüyorum. ‘’ Umurumda değil ’’ demiyorum, asla. Ama bunları düşünüp, tasarlayarak yazsam ben ben olmam. Burası da diğerleri gibi olur. Inanın çoğu kez parmaklarım klavyeye değene dek ne yazacağım hakkında fikrim olmamış oluyor. Özlemimin, kalbime takılan bir duygunun, gördüğüm bir rüyamın, bir kelimenin, bir fıkranın, okuduğum ya da izlediğim eserin ardı sıra oturuyorum bilgisayarın başına sonra da alıyorum kendimi karşıma anlatmaya başlıyorum. Evet çoğunu kendime anlatıyorum. O sebeple sansürsüz, olduğu gibi, filitresiz… Aman bunlara takılmayalım şimdi bir an açıklayayım dedim ve göründüğü üzere içinden çıkabileceğim bir durum değil. Rahat olun, anın tadını çıkarın.

Şimdi deyin hele; Mavi Ay’ı gören var mı? Yok lan! Ne yaptık ettik göremedik. Kahve içtik baktık, mavi değil. Bira içtik baktık, mavi değil. Kusura bakmasın bir şişe votka içip bakacak halimiz yoktu, becerip boyayaydı kendini maviye. Zaten o kadar votkalasam herkesi, her şeyi istediğim gibi görürüm? Şaka bi yana o öyle dedikleri ya da benim anladığım ( anlayamadığım ) gibi bir mavi ay olayı değil miş, öğrendim. Merak etmeyin oturup onu anlatmayacağım, aklıma geldi yazdım.

Sanırım daha fazla yazamayacağım havam kaçtı! Sizlere veda etmeden önce geçen gün benim bamya savaşımı bilip, halime üzülüp ‘’ Kalemtıraşla bamya nasıl ayıklanır! ‘’ videosunu yollayan, hayatımdaki ( şükür ) deli kadınlardan biri olan Feyza’ya teşekkür ediyorum. Ve bilsin, artık üzülmesin diye açıklıyorum: bundan sonra yalnızca konserve bamya pişirme kararı almış bulunuyorum.

Ney miş; kadınlar kendilerine iyi bakacaklar mış. Onlar iyi oldukları sürece çevrelerinde olanlar da mutlu olurlar mış. ‘’ Önce ben!!! ‘’ demenin zamanı gelmiş hissediyorsanız, ötelemeyin, görmezden gelmeyin. Söz dinleyin yahu! Bir kere sıyırdın mı gerisi geliyor. Korkulacak bir şey yok. Yalnızca kendi istediğiniz bir şey yapın, yalnızca kendiniz için, yalnızca kendiniz. Valla çok hırslandım şimdi, klavyeye havadan havadan, havalı havalı vurup yazmaya başladım, en artistiğinden…. Bir şey yapmak, bir yerden başlamak lazım. Ölümlü, kısa, dibine dalarsan boklu dünya da değmez çok uğraşmaya, değmiyor.

Sağlık olsun. Sağlık olsun. Sağlık olsun.

Şimdi Özgür kadın kaçar. Özlem sesleniyor mutfak tezgahının önünden, kahvaltı hazırlayacağız. Acı sivri biber, domates, az biraz zeytinyağı, az tuz ekleyip pişirin. Taze ekmek alın. Biraz beyaz peynir koyun tabağa.Çay demleyin. Hepsi olsun çökün kıçınızın üzerine ekmeği bana bana ‘’ Yer misin, yemez misin! ‘’ gömülün, az sonra biz yapacağız. Gerçi bu sıcak havalarda biraz terletiyor ama zevkli.

Inşallah. Maşallah. Amin.

özgür tamşen yücedal

 
2 Yorum

Yazan: 02 Ağustos 2015 in GÜNLÜK

 

2 responses to “yumurtalar organik

  1. Selma Sanbay Altınanıt

    02 Ağustos 2015 at 07:57

    Takıl kafana göre balım,sonunu güzel bağlıyorsun ya…ben memnunum dedim sadece.

    Beğen

     
  2. Küçük Joe

    02 Ağustos 2015 at 16:17

    Eee nöbetçi psikanalist ikinci paragrafın (oksijen maskesi) sondan birinci paragrafla(kadınlar önce kendileri) parallelliğinin altını çizmeden duramaz efendim. Söylemese çatlar. Belki de sen bilerek yazdın oraya da, ondan emin olamadım. Neyse gereksiz yorum göz çıkarmaz nasılsa diyerek…sevgilerimi iletip kaçıyorum.

    Beğen

     

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

 
%d blogcu bunu beğendi: