RSS

yeteceğiz

01 Ağu

FullSizeRender

Amanın! Bir küsmek, bir küsmek… Kimse değil yahu, bilgisayarım küsmüş bana. Bilgisayarın gönlünü almak kolay asıl kelimeler küserlerse, feci. Bilgisayar haklı tabii. Haberi yok tüm olup da bitmeyenlerden. Selaların inlettiği geceden beri hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığından habersiz. Hadi benim uykusuzluğuma alışık yıllardır ama böyle huzursuz, düşünceli, endişeli oluşlarım uzun sürmezdi. Sonumuz hayra çıksın.

Tüm bunlarla beraber hayat devam ediyor; aynı ya da değil ama devam ediyor. Uzun günlerdir çocuklar yanımda değiller, canım sıkılma hakkını kullanıyor. Canım hiçbir şey yapmayarak sıkılmak isterken aklım iş icat etmekten geri durmuyor. Abuk sabuk ne iş gelirse onları yapıyorum, canım her ne kadar aklıma karşı gelmeye çalışsa da. Geçen gün kadınların başetmekte zorlandıkları ütü masası kılıfının fendini yenmek için yaklaşık bir saatimi harcadım. O kılıflar ya kalitesiz çıkar iki günde yanar, ya küçük büyük gelir, lastiği erir, ipi kopar, en sorunsuz olanının bile cicim ayları kısa sürer. Peki kılıfın bi o yana, bi bu yana kaymasından yılmış olan Özgür ne yaptı? Aldı eline yorgan iğnesini ve kılıfı ütü masasına dikti, kesin çözüm. Hadi bakimmm şimdi kaysın, sıkıyorsa.

Dün de; sabah ne olduysa artık bana, bir anlık delaletle temizlik yapmak amacıyla evi kaldırdım, su içme molası verip evin yerinden oynamış halini görüp, toplamak zorunda olanın ben olduğuma ayınca eror verdim. Akşam olduğunda ev toparlanmış, ben darmadağın olmuştum. Mahvım bu anlık kararlarla olacak, korkuyorum. O anlarda ilahî bir ses ‘’Dur yapma Özgür! Bir an düşün! ‘’ diye fısıldasa farklı olur hâlim.

Bu akşam domateslerle yaşadığım fantazi boyutundaki manyaklıktan bahsetmek bile istemiyorum. Geçti, bitti. Şu satırları yazdığım sırada ise ‘’Ayakların yorgunluğunu alıyor. ‘’ lafına kanıp ayaklarıma vazalin sürmüş o da yetmemiş götümden ter damlarkan vazalinli ayaklarıma çorap giymiş olmam sanırım içler acısı. Ayaklarımın ağrısına iyi gelir mi, bilmem ama nefesimin nane kokmasını sağladı şimdiden, terliyorum.

Özet mi istiyorsunuz: Bu darbe bana hiç iyi gelmedi.

Ama darbe ne kadar iyi gelmediyse dilediğimce uzun saatler okuyabilmek, yemek pişirmemek, sabahları uyandırlmamak, sessizliği dinlemek, televizyon cızırtısı duymamak, susma hakkımı dibine kadar kullanabilmek, cevap vermemek bir o kadar iyi geldi. Geldi, yetti. Artık yol gözlüyorum. Babaları kanatlarına çocukları koysun ve gelsinler. Amin.

Yazmak istediğim daha doluca zırzavat var aslında, çok yorgunum. Elimde bulunan Ot Dergisi sayısında sözlük bölümünde yer alan üç sözcük anlamını paylaşıp kopacağım:

ANLATMAK: Hayatta kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağını anlamıştı. Biri için ölüm kalın meselesi olan, diğerinin gözünde toz kadardı. ( Hakan Günday )

YAĞMURDA ISLANMAK: Yağmurda ıslanmanın verdiği huzur hiçbir şeyde yoktur. Insan olmaktan utanmadığım tek andır, ağaçlar gibi, çiçekler gibi, köpekler, kuşlar, kediler, bildiğin bilmediğin bütün hayvanlar gibi ıslandığın an. Doğanın bir parçası olduğunu hissedersin. Manzaraya dışarıdan bakan kibirli insanlardan uzakta, o manzaranın bir parçası olursun. ırkının kendini beğenmişliğini unutur, bir böcek kadar özgür, sunarsın kendini doğaya. Yalan yoktur o an da. Aldatma yoktur. ( Yekta Kopan )

DÜNYA: Başını kaçırdığımız ama sonunu merak ettiğimiz, arada güzel sahneleri olmasına rağmen saçam sapan ve sıkıcı bir film. ( Burak Aksak )

Kime ne anlatıyoruz? Kim ne anlıyor, bildiğinden başka? Yağmurdan kaçmamız öğretilmedi mi, kaçarken doluya yakalanacağımız.? Bana çocukken biri yağmuru bu şekilde anlatmalıydı! Sıkıcı ya da değil, yaşama zorumluluğumuz var ve herkes kendi filminin başrol oyuncusu. Ki; benim arada figüran kullanasım geliyor!

Köpekler havlıyorlar. Yıldızları evet ama ay’ı göremiyorum. Olimpos’ta gece nasıldır acaba?

Sonumuz hayra çıksın. Yüreği yanan, yüreği ağzına gelen, titreyen, yasına gömülmüş olan her kim varsa dualar onlara. Yüreklerine ferahlık, sabır diliyorum. Insanî duygulardan nasibini almamış yürekleri havale ediyorum. Biz bize yeteriz, yeteceğiz. Melekler korusun.

özgür tamşen yücedal

 
Yorum yapın

Yazan: 01 Ağustos 2016 in GENEL

 

Yorum bırakın