Geçen hafta sonu Oğuz’la beraber vizyonda ki çocuk filmlerinden ‘’ Crood’lar ’’ ı izledik. Tepkilerinden, film boyunca yerinden kalkan, ağlayan, zırlayan olmadığından anlaşıldığı üzere izleyici koltuklarında oturan çocuklar filmi sevdiler. ‘’ Hepsini kolaçan mı ettin? ‘’ diye merak edenleriniz var ise cevabım ‘’ Evet! ‘’. Çünkü benimle birlikte iki anne dışındakilerin hepsi çocuklarını koltuklara oturttular, ellerine mısırları verdiler, gözlerine gözlüklerini taktılar ve film başlamadan hemen önce salondan dışarıya çıktılar. Onların çocukları, ben, Oğuz, iki anne beraber izledik filmi.
Filme gelirsek yazılı basında yazdığı üzere konu şu:
” Uzun zamandan beri yaşamakta oldukları mağaraları bir saldırı sonucunda yok olan Crood’lar macera dolu bir yolculuğa başlayacaktır. Dünya topraklarında yaşamakta olan ilk insanlar olan Crood’lar bize büyülü dünyanın içerisinde gizlenmiş olan fantastik maceraları sunacaktır. Karşılaşacaklar bölge ilk defa görecekleri canlılarla dolu olacak ve onların hayata bakış açısını değiştirmeye yetecektir.”
Başlarda filmin kahramanları vahşi hayvanlar gibi hareket ediyor, garip sesler çıkartıyorlar, depremler oluyor, neredeyse yer ile gök yer değiştiriyorken; ‘’ Neden bu kadar vahşi bunlar? ‘’, ‘’ Çocuklar nasıl etkilenir acaba? ‘’, ‘’ Neden bahsediyor şimdi bu film? ‘’ diye az biraz debelenmedim değil.
Bunlar ilk insan mı, son insan mı?, dünya böyle mi olacak?, dünyanın sonu gelirse ne halt edeceğiz? benzeri sorularda dolandı kafamda. Tam çözdüm, çözüyorum noktasına gelmiştim ki, üzerime dökülen suyun ıslaklığıyla kendime geldim. Kendisine göre kocaman olan sinema koltuğuna sığamayan oğlum bir de su içmek için debeleneyim deyince olan olmuştu. İşte o an sevgi dolu gözlerle bakıp kucakladım yavrucuğumu! İdeal anneyim ya ben, modernliğin dibine vurmuşum ya, çocuklarımın psikolojileriyle ilgilenerek geriye kalan skilojimle yaşamaya çalışıyorum ya o bağlamda işte. Sonra birden gerçekliğime, içsel yolculuğumda tosladığım özüme dönerek, ‘’ Ulan oğlum be! Neden dikkat etmiyorsun? Bi film izleyeceğiz kırk yılda bir! ‘’ diye hırladım. Ardından da lokantada yemek yediğimiz masanın üzerinden alıp, lazım olur belki diye zorlasam içine benimde girebileceğim çantama tıkıştırdığım peçeteleri bu defa çantamdan alıp bastım pantalonumun üzerine. Ve vucuduma yayılan ürpertiyle filmi bitirdim. ( ürperti mürperti ekledim ki, cuma akşamı egzotizimine hazırlanın )
Neyse işte buraya kadar anlattıklarımla sinemada geçen günümüzün özeti aslında bu YDU:
Ama Read the rest of this entry »