RSS

Etiket arşivi: kek

Üşünük

Büyüdüğüm kasabada evimiz merkeze uzaktı. Başka yerlerde yaşamak için oradan ayrıldığım bazı yıllar dışında liseyi bitirene kadar okula yürüyerek gidip geldim. Hele ilkokul yılları … Hele karlı ve rüzgarlı havalar … Bir de her sabah geçmem gereken Mimar Sinan’ın 1568’de inşa ettiği, 333 metre uzunluğunda, 32 gözü olan köprü vardı ki … Evimiz o yıllarda az ailenin yaşayabildiği dubleks evlerdendi. Ama gelin görün ki annem Vilo her gün üç tane soba yakardı. Canım Vilo. İlk yanan soba mutfaktakiydi.

Sabahlar hep soğuktu. Formalarımı yatağın içinde giydiğimi hatta bazen geceden giyinik uyuduğumu hatırlıyorum.

Üniversitede kaldığım evler fena değildi ama şehirde kışlar hep soğuktu.

Çocuk denecek yaşta evlendiğimde ilk oturduğumuz ev bir kooperatif dairesiydi. Asla ısınmadı. O kadar ısınmazdı ve rutubetliydi ki duvarlarında mantar çıkmıştı. Şimdiki telefonlar o yıllarda olsa kesin fotoğraflarını çekmiş olurduk.

İlk çocuğumuz Elif’e hamile kaldığımda taşındık. Başka bir kooperatif bloğunun en üst katına. Orası da ısınmıyordu! Doğumdan sonra kırk gün bebekle yatak odasından çıkamadık. Bebeği orada yıkıyor orada uyuyorduk falan.

Musluklarından sıcak su akan, ısınan bir daireye taşınmamız bir iki yılı almıştı.

Sonrasında uzun yıllar yaşadığımız evler hep sıcaktılar şükür ama benim el ayaklarım ve sırtım hep üşünüktü.

Derken bundan üç yıl önce evlatlarla yaşamak için taşındığımız ev! Eski bir köşk. Soğuk. Rutubetli. Gerçi rutubeti makinelerle hallettik. Ben gene üşünük.

Kar yağar ya, sevincim kısacık zaten. Aklıma soğuk sabahlara uyanan anneler, çocuklar gelir sıcakta olsam da kaçar tadım. Yağmur da öyle. Çok sever, şükürle karşılarım. Evlerini su basanlar gelir aklıma kaçar tadım. Ki; onu da yaşamışlığım var.

Bu gece bir hastane odasında uyuyamazken ve birden ayaklarım üşüyünce geldi tüm bunlar aklıma.

Yıllarca sahip olduğum şeyler (dünyevi) için çevremdekiler “kendini layık görmüyor olabilir misin” dediler. Ya hiç farklarına varmaz ya gizler ya da utanırdım çünkü onlardan. Ve hatta dışarıdan bakıp “prenses hayatı yaşıyorsun” diyenler bile vardılar. Şimdi olduğum yerden bakınca “evet” bir prenses hayatıymış. Belki ben prensen olmayı becememiş belki de dedikleri gibi layık görmemişimdir kendimi. Bilmiyorum. Bilmiyorum çünkü o Özgürlerin hiçbiri yoklar artık.

Bu Özgür mü? Evet hâlâ ne soğuk ne de çok sıcakla hoş değil arası. Hâlâ üşünük el ayakları ve sırtı. Ama sıcaklığın anlamı çok değişti artık. Ama çok değişti.

Isınan buz gibi evleri de gördü çünkü Özgür. Buz gibi ama sıcacık sarılmalı, gülüşmeli evleri de.

Annemin odun taşıyan ellerinden öpesim çok mesela yıllardır. Sobanın üzerinden inmeyen demliğimizi özlediğim çok. Banyodan çıktığımda sobanın sıcağıyla sızlayan çocuk parmakuçlarımı. Pazar günleri pişen kek poğaçaları.

Elimden geldiği gücüm yettiğince yaşatmaya çalışıyorum Elif ve Oğuz için benzer Pazar günlerini. Sıcak kek kokusunun hatırası güzel olsun. Gerçek sıcaklığın ne olduğunu hatırlasınlar diliyorum. Gerçi benim çocukluğum da, o zamanki manâlar da çok uzaklarda kaldılar. Olsun.

Ben olur olmaz yerlerde neden üşüdüğümün, soğukta donup kalışımın sebeplerini hatırlıyorum. Sıcak çayı sevişimin, sarılmayı, fırından çıkan kek kokusunu, sofraları, neşeyi sevdirenleri de hatırlıyorum. Hepsi kış sabahlarının soğuk olduğu evlerden hatıralar bana. Belki onlar da hatırlarlar.

Hatırlanacak güzel şeyler olmazsa nedir ki yani! Hepi topu gün. Hepi topu hayat. Al işte bir gün daha bitti gitti.

Sağlık olsun.

özgür tamşen

 
Yorum yapın

Yazan: 05 Aralık 2023 in GENEL

 

Etiketler: , , , , , , , , ,