Ohhh mis! Nur topu gibi bir travmam daha oldu. Gün içinde park krizi falan tutuyor. Kalabalık göresim, aralarında oturup kitap okuyasım, müziklerini dinleyesim geliyor. Ulan insan oturup ‘’ O gençler şimdi ne yapıyorlar acaba? ‘’ diye düşünür mü, sıyırmaya gel!
Geçen güneş koruyucu krem almak için AVM’ ye girdim. Anacım girmez olaydım. Hal ve hareketlerimi izleyen olsa ( belki de vardı! ) kesin manyak teşhisi koymuştur. Elime ne alsam fırlatı fırlatı verişim mi, arkamı dönüp dönüp kontrol edişim mi, biri gördü mü acaba korkum mu, apar topar arabaya binip kaçışım mı… hangi birini anlatayım. Dersin ki krem ayaklandı, dile geldi ‘’ Kenarımın protestocusu seni! Aha senden de bu kadar olur. İhanetinin hesabı gün gelecek sorulacak!’’ diyerek bir güzel patakladı beni.
Gece yatağa girdiğimde twitter kontrolü yapmadan uykuya geçemiyorum. Geçtiğimde ne halt oluyorsa? Dön baba dönelim koyunlara gidelim. Ya da tomalara gelelim.
İşin garibi, tüm bunları yaşıyorken kimseyle olaylar hakkında konuşasım da yok. Anlayabilme stoklarım yanında anlatabilme stoklarım da tamamen tükendi. Hele abuk sabuk dünyadan bi haber konuşup, anlamamış anlayamamış onu da geç hele anlayabilme ihtimali hiç olmayanlar var ya onlara hiç gelemiyorum.
‘’ Onlar ‘’ diye tabir edilenlerden hangi çoğunluğun içindeyim şaşırdım. Sanırım böyle böyle iyileşeceğim. Ama konuşmadıkça, okuyup, gördükçe anladım; sanıyorum hiçbirinden değilim. Onlar – bunlar, namaz kılan – kılmayan, ermeni olan – olmayan, Yahudi olan – olamayan, inanan – inanmayan… gibi ayırımların olmadığı yalnızca insan olan – olmayanların ( düşünebilenlerini kastediyorum ) olduğu dünyam bana yeter. Yetmeli. Yetecek. Çocuklarıma da yetinmeyi öğreteceğim. Dünyaya güzel bakmalarını sağlayabilecek ne var ise benliğimde, son damlasına kadar vereceğim.
Peki, nasıl mı idare ediyorum? Kitap okuyarak. Son günlerde en yakınlarım Barış Bıçakçı ve Murat Menteş. Uzun aradan sonra dün gece bir tanede film izledim çiçek gibi geldi. Tabi bu arada hani içine buz konulduğunda onunla sevişen, bünyeye girince nefes aldırtıp özlem giderten şeyi söylememe sanırım gerek yok.
Not: Bu paylaşımlarımı beş duyu organı olduğu halde hala ve hala götünden anlayanlara, beyinlerinin kısıtlı imkânları, at gözlükleriyle değerlendirmeye alanlara ise bundan gayri diyecek hiçbir lafım yoktur. Biline!
özgür tamşen yücedal
nehirida
27 Haziran 2013 at 15:46
Cannn
Yazı ile hiçbir alakası olmayacak özledim demeye gelmiştim:) Öpüyorum
BeğenBeğen