Gel zaman
Git zaman
Beni yanına kat zaman…
Işte o gelen giden, katıp savuran zamanın içinde Orhan Pamuk’la yapılan bir söyleşi dinlemiştim. Yazar sohbet sırasında ‘’Tarihin izi tarih kitaplarından değil, dönemlerde yazılanlardan, romanlardan, çekilmiş olan fotoğraflardan sürülebilinir. En güzel onlar saklar, gizler. ‘’ demişti. Sanırım laf Masumiyet Müzesi adlı romanı üzerinden gelmiştide, söylemişti. Ha bu arada ünlü yazarın cümleyi benim sahip olduğum, deryada damla kelime dağarcığımla hatırladığım gibi kurmamış olma ihtimali çok yüksek. Üzerinden geçen bunca zamana rağmen hâlâ aklımdaysa düşünün artık adam nasıl ifade etmiş olmalı. Neyse diyeceğim şudur:
Bugün elime aldığım dergideki deneme yazısını okurken bir kez daha hatırladım, farkına vardım; tarih yazılıyor. Tanıklık ettiklerimiz tarihe yazılıyor. Tarihimiz kitap sayfalarında, fotoğraflarda, facebook-instagram paylaşımlarında… Tebessümümüzün çalındığı günleri kaydediyoruz. Huzurumuzun toprak altına gömüldüğü günleri. Kimse mizah yapamıyor. Iyi, güzel şeyler yaşamaktan utanır hale gelindi. Umutlu iki kelime biraraya gelemiyor, getirilemiyor. Ortadan kaybolan gençler, ölen çocuklar, barikat kurulan mahalle-caddeler, polisler, kaçaklar… her paragraftalar. Ve tanıklığımıza baktıkça, okudukça bir kez, bir kez daha farkına varıyoruz ki; tarih hep tekrar ediyor. Hiç bırakmamış yakasını halkların bu dümen dolaplar. En tiksindirici olanlar ise hiç değişmeyen politikacılar. Adları, partileri değişse bile cinsleri değişmeyen politikacılar. Tüm yaşananlar üzerinden politika yapanlar…
Bunlar gider yenileri gelir, bu yara yamanır yenisi açılır, bunlar susar diğeri kudurur… Peki gözleri kör, gönül gözü açık, âlim değil, arif bir Veysel daha gelir mi, bilinmez. Zamanında gelmiş ve demiş Veysel:
Senlik Benlik Nedir Bırak
Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürtü Türkü ne Çerkezi
Hep Ademin oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi
Kurana bak İncile bak
Dört kitabın dördü de hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası
Binbir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi
Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ataş
Söndürmektir tek çaresi
Kişi ne çeker dilinden
Hem belinden, hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hakikat bunun burası
Şu alemi yaratan bir
Odur külli şeye Kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası
Cümle canlı hep topraktan
Var olmuştur emir Haktan
Rahmet dile sen Allahtan
Tükenmez rahmet deryası
Veysel sapma sağa sola
Sen Allahtan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası…
Aşık Veysel Şatıroğlu