” Alice, beni dinlediğini biliyorum, şu anda uzaygemisinin salonundaki ekrandan beni izliyorsun. Alice seni kaçırdım, çünkü seni seviyorum. Alice seni seviyorum. Alice seni çok seviyorum. Alice seni hiçbir dünyalının sevemeyeceği kadar seviyorum. Seni ne zamandır derin bir tutku, sarsıcı bir ihtiras, büyük bir aşkla seviyorum. Seni eksilmeyen bir arzu, yaşlanmayan bir yenilik, ölümsüz bir şiddetle seviyorum. Seni hiç sönmeyen bir ateş, hep uğuldayan bir vadi, dinmeyen bir yara, susmayan bir nehir, bütün zamanlarda esen bir rüzgâr gibi seviyorum. Aramızda milyarlarca yıl ışık hızı uzaklık da olsa; aramızda gezegenler, gökadalar, kara delikler de olsa; aramızda yaşayan ya da ölü milyarlarca yıldızın ışığı ya da evrenin uçsuz ve dilsiz karanlığı, sonsuz sessizliği de olsa seviyorum.
Sana duyduğum aşkı artık tek başıma taşıyamayacağımı anlayınca, kaçırmaya karar verdim seni. Sana duyduğum aşkla artık tek başıma baş edemeyeceğimi anlayınca kaçırmaya karar verdim. Seni, bütün bunları dünyaya haykırmak için kaçırdım. Sonunda her sevgili, aşkını günün birinde bütün dünyaya haykırmak ister. İşte ben de milyarlarca dünyalının önünde sana olan aşkımı haykırıyorum. Bana fırsat tanımanı istiyorum. Bana bir şans vermeni. Beni tanımaya, anlamaya zaman ayırmanı istiyorum. Beni sevmeni istiyorum.
Seni, kendimi sana sevdirmek için kaçırdım en azından bu kadar çok sevdikten sonra bunu denemeye hakkım olduğunu düşündüm. Bu kararı vermek kolay olmadı. Kendi içimde ağır hesaplaşmalar yaşadım.
…
Sev beni Alice, n’olur sev beni! Bana bir şans tanı, bir fırsat ver, seni kimsenin mutlu edemeyeceği kadar mutlu edeceğim. Bunu biliyorum, bir yemin gibi biliyorum. Sana yalnızca bir hayat değil, bir masal, bir rüya vaat ediyorum! İki ayrı gezegenden yepyeni bir dünya var edeceğimize inanıyorum. İkimize bir dünya!
Bak, şu anda beni seyreden milyarlarca dünyalının tanıklığı önünde aşkımın kudretiyle söz veriyorum sana. Biliyorum, bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşalmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu, kendiliğnden soğuk bir klişe oluveriyor; hiçbir sözcük, duygularıma da, yüreğime de yetmiyor; anlatabildiklerimle değil, anlatamadıklarımla karşında durmak için kaçırdım seni, çaresizliğimi görmen için kaçırdım; yalnızlığımı anlaman için; beni yüreğinle anla, gözlerinle dinle diye… Seni aşk uğruna kaçırdım. Aşk uğruna. Hepsi bu işte! ”
Dün gece uyumadan önce Murathan Mungan’ın ” Üç Aynalı Kırk Oda ” kitabında yer alan bu bölümü okudum. Ve artık kesinlikle eminim, bu kadar çok mutsuz kadın varsa eğer, bu mutsuz kadınların hepsinin birer uzaylıya ihtiyacı var. Böyle bir aşk hayaliyle yanıp tutuşuyorsa bunca kadın, birer uzaylı tarafından kaçırılmaya ihtiyaçları var. Dünyalı erkeklerin sevgisi, tutkusu kesmiyorsa ve bu kadar mutsuzsa bunca dünyalı kadın, birer uzaylı aşığa ihtiyaçları var. Kendi deyimleriyle, kendilerince seviyorsa dünyalı erkekler ve buna karşılık mutsuzsa bunca kadın uzaylılar sevsin dünyalı kadınları.
” Hey bizi duyan uzaylılar varsa eğer; kaçırın bizi leN! ”
Aşk dolu hafta sonları diliyorum. Dünyalı kadınlar arasında kaçırılan olursa eğer haber etsin tez zamanda!
özgür tamşen yücedal