… işte o gece yazmıştım bu satırları. Günler geldi geçti ama baktım benim içimdeki ses susmuyor. Duyduğumuz son haberlerden sonra ise o ses oldu bildiğin çığlık. Yani ” Özgür her şeye karşı! ”. İşte o gece elimde gazete, kulağımda tv de ki spikerin sesi varken aklımdan geçenler:
” Şimdi şu Londra’da olimpiyatlar var ya öncelikle benim hiç umurumda değil. İkincisi Yunanistan ülkede düzenlenen olimpiyat hazırlıkları için yapılan harcamalar yüzünden batmak üzereymiş o da umurumda değil. Bizimkiler önümüzdeki olimpiyatları ülkemizde yapıp daha hızlı batmak için bir taraflarını yırtıyorlar o da umurumda değil. Ki, sonrasında yaşanacak olanlar, köprü tadilatında yaşanan onca rezalete benzer AB’ye girmeye çalışıyor olma görüntümüzün daha da aşalayıcısı olacak olmasına rağmen.
Olimpiyatlar ne zaman umurumda olurdu: Şayet ‘’ Ülkemde hala analar ağlıyor, gençler teröre kurman gidiyorken ben her yanıma siyah kurdelelr bağladım, başımın çaresine bakmaya çalışıyorum. Bu sebeplerden ötürü bu yıl düzenlenen yarışmalardan çekiliyoruz. ‘’ dense idi.
Londra’da derece alamayan sporcularımızı eleştiriyorlar ya ona da çıldırdım. İçimde bir çığlık ‘’ Ulan onların oralara girmeye hak kazanana kadar canları burunlarına gelirken neredeydiniz? Özel beslenme programları, antrönerleri için ne kadar destek oldunuz? Onlar antreman yaparken kafalarında ‘’ Ailen ne yer, ne içer? ’’ soruları var mıydı, yok muydu?’’ diye haykırıyor. Ama yok biz de nerede? Yalnızca eleştirmek, yerden yere vurmak, yenince baştacı yenilince paspas yapmak! Kazandıklarında ise tüm başarıyı spor bakanına, başbakana maal ediyorlar o da ayrı… İşte tüm bunlar ve bunlar gibi nice şeyden dolayı umurumda değil yazılıp çizilenler.
Umurumda olanlar ülke sınırları içinde yaşananların 24 saat yayında olmayışları. Mustafa Balbay’ın eşinin röpörtajını okudum. Neden hapishane, mahkemelerde yaşananlar bağıra çağıra yayınlanmıyor. Neden Toplum Gönüllüleri’nin ‘’ Barış Köprüsü Hakkari Dönemsel Yaz Projesi ‘’ kapsamında konuştukları, yaşayıp dönemselde olsa tanıklık ettikleri 24 saat yayınlamıyor? Şehitler için facebook’ta orada burada nefret içerikli paylaşımlar, ardından paylaşılan yemek tarifleri, vur patlasın çal oynasınlar.
Yok abicim ağlayan analar, cenazeler yayında olsun her an, hapishane ziyaretine gittiklerinde donlarına kadar aranan bebeler yayında olsun her an, işkence sonucu evladını kaybeden analar konuşsun her an, hapse girmekten korktuğu için evladı dağa çıkanlar, suçunu bile bilmeyenlerin mahkum olduğu bir ülkede cinayet işlediği halde affolup özgürce sokakalarda gezenler konuşsun her an, içki içtiği için evi taşlananlar, başını örttüğü için yuhalananlar, başını örtmediği için otobüsten atılanlar, neredeyse tüm okullar imam hatip olduğu için mahallesinde çocuğunu yollayabileceği okul kalmayanlar, iş garantisi verdikleri için tarikatların içinde olanlar, tecavüzcüsüne mahallesinde rastlayan genç kızlar, annesini bıçaklayan babasıyla yaşayan çocuklar, yetimhanede tecavüze uğrayan ergenler konuşsun konuşsunlar da hiç unutmayalım birbirimizi, unutmayalım ki düşeriz belki birbirimizin kavgaları için sokaklara. Geçen hafta yazdıkları sebebiyle bir gazetecinin daha işine son verildi. Bir bakınca yazıp çizenlere, kim kaldı allah aşkına. Yazıp konuşulabilen yalnızca sanal alem… Orada bile kısıtlamalar, kontrol takipler saman altı durumda. Dün akşam merak ettim milletçe olimpiyatlarla uğraşırken hükümet kanalında neler oldu acaba? Kimler kimlerle görüştü?
Ben böyle düşünürken ‘’ Yok abicim, dik durmalıyız. Bizi yıkamadınız diye kanıtlamalı her yerde yaşamaya, olmaya devam etmeliyiz. ‘’ diyenleriniz de var. Ama elden ne gelir? Ben hissettiği her şeyi dışa vuran biriyim. Asla politik olamadım ve olmayacağım. Zaten ben ve benim yerime yeterince politika yapan var. Varayım ben de politik olmayıvereyim. Bir de, yıkıldık be kardeşim gırtlağında düğümle yaşamayanınız var mı?
En iyisi ben karşı olduklarımı, çığlık isyanlarımı alayım çekileyim kabuğuma. Hadi bana eyvallah! ”
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL