Sömestr tatiline girecek olan öğrenci ve ailelerine ( annelerine ) :
Gözümüz aydın! Bir tarafımız göğe erecek, göreceksiniz. Ne mutlu, ne gururlu bir şey şu tatiller! Hele sömestr bir başka. Tam da uzun yaz tatilinin ardından her şey rayına oturdu, düzene girdi diyorduk ki… Sömestr geldi hoşgeldi! Peki nedir bu adı asortik ” Sömestr Tatili ”, ne yapılır bu tatilde?
Öğrencilerin atacağı ‘’Ohhh! Onbeş gün erken uyanmak, erken uyumak yok. Yaşasın! ‘’ nidalarıyla başlayacak olan tatil. Gene aynı öğrencilerin bir iki gün sonra, az biraz uykuya ve televizyona doyduktan sonra ‘’ Canım sıkılıyor!’’ nağmeleriyle devam edecek oldukları tatil. İki haftalık süre zarfında bir yerlere giden arkadaşlarının maceralarını paylaşım sitelerinden görerek ” Biz ne yapacağız? Canım sıkılıyor! ” diyerek anaların beynini yiyecekleri tatil. Bir yerlere gittiklerinin akşamında ise gene can sıkıntısı yaşayacakları tatil. Arada esip okulu özleyecekleri, açılmasına bir gün kala özlemekten vazgeçecekleri tatil. Sayıla sayıla sonu gelen on beş günün ardındaki okulun ilk gününde, annelerin servislerin arkasından su döküp ‘’ selametle! ‘’ diyerek çocuklarını okula yollayacakları ve hatta hemen sonra bir kahve yapıp arkalarında bıraktıkları onbeş günü nasıl geçirebildiklerine inanamayacakları tatil.
Ana fikir neymiş: ‘’ Can Sıkıntısı ‘’. En azından benim çıkarttığım ana fikir bu olunca oturup yazdım arama motoruna ‘’ Can sıkıntısı nedir?’’ diye. İşte Uludağ Sözlükte yazan can sıkıntısı tanımları.
* Tek dersten ya da sınıfta kalmanın yarattığı etkidir
* Büyüklerin ‘sıkı can iyidir, kolay çıkmaz’ tabiriyle çocuklarını kandırmaya çalıştığı ve insanın canıyla beraber boğazını da sıkası gelen bir duygu oluşturan durumdur…
* Çikolata ve çekirdekle geçiştirilmeye çalışılırken sivilce oluşumuna meyil veren hal.
* Hele bir de havalar da cehennemi sıcaksa, lanet olsun dedirtir. İnsanda güneye kaçma isteği uyandırır.
* Hiç sebebi yoktur bazen ama peşini bırakmaz bir türlü. Bu da yetmezmiş gibi bir de saplanır başına bir ağrı, bütün gününü sana zehir bile edebilir. Böyle bir durum da annem: sıkı can iyidir çabuk çıkmaz der.
* Nasıl geçer bu bir bilsem dediğim şeydir.
* Yapacak bir şey bulamamak, bulunsa da zevk alamamak, kendinden bile sıkılmak.
Tüm bunlardan sonra Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, öğrenciler için ‘’ Anneleri Anlama Kılavuzu ‘’, ‘’ Can Sıkıntısını Giderme Kılavuzu ‘’ , ‘’ Sömestr Tatilini Başladığı Gibi Heyecan, Barış Dolu Geçirme Kılavuzu ‘’ çıkartmasını talep ediyorum. Bir de öğrencilerin bilmelerini istiyorum ki; biz büyüklerinde gençken sıkılabilen canları vardı. Bizlerinde anneleri merhem bulamadı o sıkıntıya. Hatta o ananelerin de canları sıkıldı ve onların anneleri de merhem bulamadı. Bakmayın şimdi büyüklerinizin canlarının sıkkın olacağı zamanı bulamıyor oluşlarına. Gençlikte fırsatlar, zaman o kadar sonsuz zannediliyor ki can olur olmadık sıkılmak isteyebiliyor. Sonralarında, büyüyünce yaşanmışlıklar evire çevire döverek öğretiyor fırsatların kaçtıklarında bir daha yakalanamayacağını, zamanımızın sanıldığı kadar sonsuz olmadığını. O sebeple canınız mı sıkılıyor, bırakın doya doya sıkılın, yorgana sarın o canınızı, sarılıp yatın öylece. Ve inanın ki, sıkı can, canı burnunda yaşamaktan çok ama çok daha iyidir.
İyi tatiller!
özgür tamşen yücedal
belgin
25 Ocak 2013 at 07:56
Print ettim Allah rızası için, Deniz’in odasının her bir yerine yapıştırıcam şimdi. Bir de yanına kendi çocukluk resimlerimi koymayı düşünüyorum. Olmazsa ağır hastayım numarası yapıp, 15 gün vijdana oyniim diyorum.Korkuyorum.
BeğenBeğen