Günlerden Cuma, haftasonu habercisi. Cuma gecesi ise kimi için ‘’ Huzur Sokağı ‘’gecesi, kimi için ‘’ Arka Sokaklar ‘’, kimi için futbol, kimi için miskinlik, kimimiz için ‘’ Rakı ‘’ gecesi, kimi için sevgiliye kavuşma, kimileri için aleme akma gecesi… Benim için mi? Televizyonla alakalı olmadığı kesin de!
Geçen Cuma akşamı burnumda gene anason kokusuyla, kulağımda kadife bir ses beni mesti mest etmişken aklıma geldi: abi cim nasıl oluyor da biz Muhteşem Türkler iki şarkı arasında, iki laf – iki bakış arasında böylesine keskin virajlı duygu değişiklikleri yaşayabiliyoruz. Misal daha ilk melodisinde ‘’ Ah ulan! ‘’ deyip derinden bir iç çektikten sonra masada duran kadehe uzanmış ya da afili afili bir cigara tüttürmüşken ardından gelen şarkıyla ‘’ Ankara’nın bağlarıda / Büklüm büklüm yolları ‘’ diyerekten göbek atmaya başlayabiliyoruz?
Aşık olduğu kadının ardında per perişan olduğunu bildiğiniz adam, MerSeDes görünümlü Şahin diye adlandırdığımız türden adamlar bir bakıyorsunuz, sağ el havada ‘’ Yıkılmadım ayaktayım!’’ diye şarkı söylüyor. ( Nah Yıkılmadın! )
‘’ Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar / Yeryüzünde sizin kadar yalnızım ‘’ dendiğinde bir bakıyorsun çevresinde kıyamet gibi eş, dost olan insan, kafayı sallamaya başlamış, gözler dolu dolu parçaya eşlik ediyor. Bu arada şunu da eklemeden geçemeyeceğim: Ulan bu face’in bokunda paylaşılan özlü sözlere, fotoğraflara bakınca herkes mutlu be… Herkes bu kadar mutlu mu gerçekten? Mutsuz olan hiç kimse yok mu? Öyle ki insan mutsuzluğundan utanacak neredeyse, koca dünyada yapayalnız kalmışçasına! Bunu da araya sıkıştırdıktan sonra devam edebilirim.
Bilemiyorsun ki; yanında ki efkarın dibinde ‘’ Leyla bir özge candır / Kara gözlü ceylandır ‘’ derken kim bilir geçmişinde kalan hangi mavi ya da yeşil gözlü Ayşe’yi, Fatma’yı, Melahat’ı düşünüyor. Ardından patlatıyor ” Yılan ” diye başlayan bir nağra. Ya da giderli bir başkasını.
Falan falan derken işte, acaba bu kadar mı bastırıyoruz hislerimizi, bu kadar az mı söylüyoruz ( zamanında! ) sevdiğimizi, bu kadar mı söyleyemiyoruz kızgınlık – dargınlıklarımızı, bu kadar mı kusamıyoruz kinimizi – nefretimizi sonra gidemiyoruz, bu kadar mı itiraf edemiyoruz, bu kadar konuşamıyor muyuz biz Muhteşem Türkler… Sonra hepsinin üzerine acıyla üzüntü de gelip kıçlarını serince hayatlarımızın üzerine al sana biz Muhteşem Türklerin efkarlı hayatları. Ki bir türlü dağılıp peşimizi bırakmayan büyük efkarlarımız. Ve ki bunlar içimizde tutup tutup şarkı sözlerinde rastlayınca ağlayıp zırladığımız, ‘’ Allah belanı versin! ‘’ derken haykırdığımız duygular.
Peki nereye kadar? Eğer biz duygularımızla yaşamıyorsak nasıl yaşıyoruz? Duygularımızı yaşayamıyor, duygularımızla yön bulmuyorsak mantığımızla mı yaşıyoruz? Çok mu mantıklıyız? Mantıklı Muhteşem Türkler miyiz bizler? İtiraf ediyorum o halde:
Ben genellikle hatta köylerden kovulacak kadar mantıksızım.
Ama buna rağmen:
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızları düşününce ağlıyorum.
Ben Ankara’nın bağları aklıma gelince oynuyorum.
Herkesin aksine çok sıklıkla mutsuzluklar yaşıyorum.
Ben seviyor ya da sevmiyorum.
Ben otu boku kafama takıp dert ediniyorum.
Sonra da rakı içmek için bahane ediyorum.
Bu Cuma gecesi için bahanem ise Muhteşem Türkler olsun diyorum.
ŞeReFe!
özgür tamşen yücedal
nehirida
29 Mart 2013 at 06:47
Ankaranın Bağları benim için pek özel:) Ankara Kayseri-kayseri Ankara arası aralıksız mağruz kalmıştım. Çaktırmadan ayakla tempo tutarak:)
Yarasın bebeemm öptüm
BeğenBeğen
ouzelf
29 Mart 2013 at 07:58
Sorma, yazıya eklemek için youtube’da arama yaparken sabahın bir köründe ev de bangır bangır çalıyordu. Eminim ki Erdo tüm gün farkında olmadan mırıldanacak. Sarıldım sana.
BeğenBeğen
belgin aydin
29 Mart 2013 at 07:09
Albert einstein’a göre delilik; aynı şekilde davranmak, ama farklı sonuç beklemektir. Sonuç ne olursa olsun, razı olmaktır. Mutlu olmaktır. Aşık olmaktır. Tutkudur. Beynin her bir hücresinin tıkır tıkır çalışmasıdır aslında. Normal olmanın bir adım ötesidir. Yerilen ama yine de kıskanılandır. Yazıyı okurken bunlar geçiyordu aklımdan. Bu sırada kafamın içinde binlerce Ferhat Göçer “Memleketim” diye çığlık atıyor ve ben hepsini tek tek öldürmek istiyorum. Ayrıca bugün sana seni sevdiğimi söylemiş miydim?
BeğenBeğen
ouzelf
29 Mart 2013 at 07:56
Bu Cuma’nın sizin için buluşma günü olma ihtimalini seviyorum, yüreğim pır pır.
Ferhat Göçer konusuna hiç girmiyorum ”Memleketim” diye anırdığını her duyuşumda hissettiğim iç bulanmasıyla midem bulanıyor.
Tüm deliliğimle sevgi doluyum en çok da bize! Şerefe!
BeğenBeğen
belgin aydin
29 Mart 2013 at 08:31
Benim pırpır çakıldı. Ertelendi yine dönüş. Yanii bu akşam kendimle randevum var. Şerefe!
BeğenBeğen