” Saygıdeğer yargıçlar, hakimler ve dini yetkililer, onurlu yaşamanın anlamı nedir? Vicdanınızın bunu nasıl yanıtlayacağına aldırmadan benimkinin onursuz bir hayat olduğuna karar verdim. En azından onurlu bir şekilde ölmek istedim. Bugün tüm kurumların gösterdiği duyarsızlıktan bezmiş bir halde bunu gizlilik içinde yapmak zorundayım, tıpkı bir suçlu gibi. Bilmelisiniz ki ölümümü sağlayan işlemler büyük titizlikle hesaplanıp, tek başına suç oluşturmayan adımlara bölünmüştür. Her biri farklı dostlarımca gerçekleştirildi. Suç ortaklarımı cezalandırma gereğine karar verirseniz, ellerini kesmenizi tavsiye ederim. Çünkü tüm katkıları o. Bilinç ya da şöyle ifade edeyim, vicdan benim. Ben, hayatı, özgürlüğü seven çoğu insan gibi, yaşamanın bir hak olduğuna, ama bir mecburiyet olmadığına inanıyorum. Buna rağmen bu duruma 28 yıl, dört ay ve birkaç gün tahammül etmek zorunda kaldım. Bunu daha fazla yapmayı reddediyorum. Gördüğünüz gibi yanımda içinde siyanür potasyum bulunan bir bardak su var. Onu içtiğimde, kendi irademle sahip olduğum en özel, en meşru mülkiyete; yani bedenime son vermiş olacağım. Sadece zaman ve insanların vicdani gelişmesi bir gün, isteğimin mantıklı olup olmadığına karar verecek. Bu kadar… ” ( Ramon Sanpedro )
Ötenazi! İçimdeki Deniz’in bir ötenazi hikayesi olduğunu söyleyebiliriz. Fakat karamsarlık ve ölüme sürüklenen çaresiz birinin portresi değil, hayatı sevip yaşayamayan birinin tercihi ve sürdürmek zorunda kaldığı hayatla ilgili “yaşamanın bir hak, ama mecburiyet olmadığına inanıyorum” diyecek kadar özgür ve hayata değer veren bir adamın hikayesi. Ölmenin sadece fiziksel yaşamdan kopmak değil içsel de olabileceğini, yaşamın sonlandırılmasına yönelik söylemlerinin yanında tüm güçlüklere rağmen hayata sarılmış insanların hikayesi . Alejandro Amenabar’ın yönettiği ve senaryosunu Mateo Gil ile birlikte Ramon Sampedro’nun gerçek hikayesinden yola çıkarak yazdığı film.
İçimdeki Deniz’de gösterdiği performans ile Javier Bardem destan yazıyor. Javier Bardem’in yanında diğer oyuncuları da görmelisiniz; yatağa mahkum olduğu yıllar boyunca tüm bakımını üstlenen yengesi, abisi, babası, yeğeni, hepsi muhteşemler. Hiç abartı yok, rol yapıyor gibi bile değiller.
İçimdeki Deniz, katıldığı tüm festivallerde en iyi görüntü, en iyi yönetmen ve en çok da en iyi erkek oyuncu ödüllerini toplamış.
Tabii tüm bunları anlattıktan sonra, benim filmi saat 01.00 civarında izlemiş olduğumu da düşünürseniz tahmin edin yatağa girdiğimde ne haldeydim. Ellerimi, bacaklarımı mı öpeyim, kuş olup uçayım, turkuaz renkli hayaller mi kurayım şaşırmış haller içerisindeydim.
Daha fazla anlatmak istemiyor, ” Bir yerlere not edilip, vakit bulunduğunda izlenesi bir film.” diyerek çekiliyorum.
İşte filmin müziği:
özgür tamşen yücedal
belgin aydin
26 Mart 2013 at 16:21
Yaşama haktır, zorunluluk değil.
BeğenBeğen