Hafta sonu için feci güzel kurgum vardı. Aslına bakarsanız feci güzelde geçti. Cumartesi tüm gün, Pazar kahvaltısında, annem – babam, kardeşlerim ve biz, hep beraber.
Cuma akşamından kafamdaki menüdeki her şeyi ve aşureyi pişirdim. Yeni yıl konseptine uygun mumdu, ağaçtı, kırmızı masa örtüsüydü, peçetelerdi, tombalaydı falan elimden geldiğince organize oldum. Daha doğrusu olduk. Sebep ise yeni yıla girerken bir arada olmayacak olmamızdı. Şükür her şey de rast geldi, yetişti, aşurenin kıvamı, yemeklerin lezzet tuttu falan.
Sonra, Pazar sabahı bir şey oldu. Tam kahvaltıya oturacağız, evde fırından yeni çıkmış simit – ekmek kokusu: erkek kardeşim tamamen takılmak maksatlı, yüzümde gülümsemeyle ettiğim laf yüzünden beni bir güzel payladı. Gerçi onun mevzu ettiği şey benim asla mevzu etmeyeceğim, edemeyeceğim bir konuydu fakat şaşkınlığımdan bunu bile açıklamadım. Şaşkınlığım geçince de – Belki sözüm bahane oldu da kardeşim benim hakkımda biriktirdiklerini dökebildi. – , – Her şey de hayır vardır, rahatladı çocukcağız.- diyerek çıkarımda da bulunmayı ihmal etmedim.
‘’Kafayı düzelt! Sen önce bir doktora git, kafayı düzelt!’’ dedi bana.
Ben mi; sus pus, şaşkın.
Neyse işte sabah kahvaltıydı, toparlanmaydı falan herkes dağıldı evlerine.
Öğle saatlerine kadar düşündüm:
– Ulan gerçekten bendeki kafa neyin kafası len? – diye.
– Bendeki kafa nereye? – diye.
Baktım soru işaretleri ve ben sığamadık bu benim kafaya, akşam üzeri oturup bir film izleyeyim dedim. Kesmedi ikinciyi de izledim. (Başka Bir Kadın (La Vie d’une Autre) ve İlk Aşkım ( Ma première fois )) İyi ki de demişim. Neden mi? Çünkü şimdi:
– Benim kafa iyidir ya, en azından benim için. E şimdilik bana, Erdo’ya, çocuklarıma da yetiyor. Bırakayım yetmesin başka kimseye. Baksana pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz. Yarın kim, ne olacak belli değil. ‘’ Gıg ‘’ dedin gittin, dötede tıktılar mı pamuğu oldu da bitti maşallah. O saatten sonra kim ne anladı, kimin kafa doğru, kimin ki yanlış, sen yanlış, biz EN doğru…. hepsi boş. Zaten iştahım da açılmış son günlerde, iç organlar birleştiler komple bir mide kapladı içimi adeta, dolduramıyorum, doyuramıyorum. Al işte şimdilik en büyük derdim budur, biline.
Sağlık olsun.
Güzel bir hafta olsun.
Nefes alıyoruz, daha ne olsun?
özgür tamşen yücedal
guguk kuşu
10 Aralık 2012 at 08:38
he he ben de bu hafta sonu şahane yoruldum:)
az önce aynı şeyi düşünmüştüm, mutlu olmak için ekstra bir beklentiye girmeye gerek yok ki dedim içimden. varolanın kıymetini bilsek yeter. ki bu var olan tek başına sadece nefes almak olsa bile. ki bile demek de haksızlık aslında yaşamak nefes alabiliyor olmakken:)
BeğenBeğen
ouzelf
10 Aralık 2012 at 20:06
şahane geçsin demiştik Guguk Kuşu! geçtikten sonra söylenecek tek şey: ”bundan iyisi Şam’da kayısı.şükürler olsun.” yeni hafta için ”hayırlısıyla!” diyelim mi? hadi bakalım. sevgiyle…
BeğenBeğen
belgin
10 Aralık 2012 at 08:39
Bu boyutta misafirsek, bulduğumuzu yiyip doymaya çalışıcaz işte. Midenin derdi O’dur. Güneşsiz gün bu kadar mı güzel olurmuş ayrıca:)
BeğenBeğen
ouzelf
10 Aralık 2012 at 20:08
kız o yüzden mi doyamıyorum, hay allah görünmü sen! ayrıca ön yargı kötü bir şey! sevgiyle…
BeğenBeğen
Aslısın
10 Aralık 2012 at 09:40
Bu elestiriyi aldigim kisiye bakarim zira ben de duyarim zaman zaman. Kafalar farkli, naparsin:)
BeğenBeğen
ouzelf
10 Aralık 2012 at 20:09
hepimiz aynı kafada olsak sıkıcı olurdu zati şu dibi boklu dünya be Aslı! iyiyiz böyle iyiyiz! sevgiyle…
BeğenBeğen
Aslısın
14 Aralık 2012 at 06:17
Hahah evet ayni kafalarla kafayi yerdik iste o zaman:)
BeğenBeğen