Dün akşam denk geldi, Okan Bayülgen’in programına baktık Erdoyla. İzlemeden önce gayet normal bir çifttik. Aslında benim dâhil olduğum ilişki ne kadar normal olabilirse o kadar. Neyse işte programda; Telefon konuşmalarımız dinleniyor mu? Kim dinliyor? Kiminkiler dinleniyor? Neden dinleniyor? gibi soruları profesyoneller, avukat, araştırmacılar yanıtladılar. Yanıtları dinledikten sonra biz eski biz değildik artık. Götü başı yayıp uyumadan önce izleyen varsa diye bilgisayar ekranını, telefonları kapatıp yattık.
Bişi diyeyim; yemin ediyorum âlem göt olmuş. Adamların anlattıklarına göre herkes dinlenildiğini düşünüyor ve psikopata bağlamış. Taksi şoföründen, bakkalına, anneden, dedesine her kesim, her yaş grubundan insanlar var bu şüpheyle yaşayan. Yıllar önce ‘’Biri Bizi Gözetliyor ‘’ adlı program vardı. Yalnız bizde değil bütün dünyada yayınlanıyordu. İnsanları bugünlere hazırlamak için miş meğer. İzlemenin, izlenmenin normal bişi olduğunu öğretmiş günümüzün aydın insan topluluklarına. Günümüzde artık halkların eğitim – öğretimi televizyon yayınları aracılığıyla yapılıyor. Son yıllarda izleyeceklerimizi kontrol edip, ne izleyeceğimize karar veren mercide oturanları sonra da izlediklerimizi düşünün. Dizilerdeki şiddet, çarpık ilişkilerin normalliği, cinayet işleme yöntemleri, aldatma tarifleri, arkadaş kazıklama metotları, yalanın en cazip şekilleri… Sinema filmleri deseniz bunların üzerine argonun her türü de eklenince şah değil şahbaz oluyoruz.
İnsanlar ne zaman bu kadar meraklı oldular? İnsanlar ne zaman bu kadar kötü oldular? İnsanlar ne zaman bu kadar menfaatçi oldular? İnsanlar ne zaman bu kadar güvensiz oldular? Benim düşüncen şu ki; insanlar hep böylelerdi. Her zaman! Yaradılışımızda var. Tek fark, günümüz teknolojisiyle içimiz dışımıza vurabildi. Teknolojinin nimetlerinden beraberce yararlanıyoruz. Nefsine hâkim olmak dedikleri şey de böylece daha bi değer kazanmadı mı? İçimizde taşıdığımız kötü – meraklı – güvensiz – riyakar -nankör insana mukayyet olmak, olabilmek çok değerli.
Boşanacağı kocasının açığını yakalayıp daha fazla nafaka alabilmek isteyen karılar, ortağını faka basmak isteyen hissedarlar, karısına-çocuğuna güvenmeyenler adamlar… Eğer iş bu noktaya geldiyse ilişkide, bi siktirin gidin abicim, ne yiyip bitiriyorsun kendini. Hayatlarını bu kadar ucuza nasıl satabiliyor, nasıl hiçe sayıyor, nasıl bu kadar uzun sanıyor insanlar akıl alacak gibi değil.
Kafamda yazmak istediğim çok şey var fEkat uzatıp sıkmak istemiyorum sizleri. Yalnız, şayet yazdıklarımı izleyip beni takibe alan bir merci varsa buradan onlara seslenmek istiyorum:
İzleyin beni! İzleyin asla sıkılmazsınız. Kızımın yazdığı ‘’ Akşama ne pişirdin? ‘’ ‘’Akşam Ayşelerde kalacağım.’’ mesajları ya da içeriği genelde Erdoyla ‘’Akşam için hazır mısın?’’ ‘’Haftasonu ne yapacağız?’’, annemle ‘’Nerelerdesin? Neden gelmedin?’’ , Özlem’le ‘’Nereye gitsek?’’ ‘’Ne giysem?’’ içerikli telefon konuşmalarımızın temelinde sevgi var. Biz de her şey normal, insani, sıradan, olması gerektiği gibi. Bakın şimdi yazarken farkına vardım biz sizi sıkarız yahu. Entrika, yalan, riya, aldatma, kaçırma falan yok. En iyisi siz dönüp kendi götünüzü kollayıp kontrol edin, bizden size iş çıkmaz sevgili yetkililer.
Satırlarıma burada son vermeye hazırlanırken yarıyıl tatilin başlamasıyla gözleri ayan annelere kolaylık – sabır diliyor, ‘’Sayılı gün çabuk geçer.’’ demek istiyorum. Yabancı paralarla taksit – kira ödeyenlere canı gönülden, gönlümün en derin yerinden sabır, gönül ferahlığı diliyorum. Hastalara şifa, gençlere deva diliyorum.
İyi hafta sonları!
özgür tamşen yücedal
NOT: Yazı başında yer alan parçayla yazı arasında bağlantı kurmak için yorulmayınız.