‘’ De ki: Tüm yarattıklarının, bastırılmış dürtülerin, nefisleri kışkırtan cazibenin şerrinden ve kıskançlık ateşiyle yanıp duran hasetçinin şerrinden, yarılarak ortaya çıkanın Rabbine sığınırım. ‘’ ( Felak Suresi, 1-5 )
Çıkmış seyrediyorduk alemi, alemin bizi seyretmediği bir karanlık damda, dev bulmacanın siyah karesinde cascavlak saklanmıştık. ( sayfa 7 )
El, bardağı irkilerek kavradı. Düşündü el, şaşırdı, bakındı. Sonra yüz, ele doğru eğilip elin duyduğu, uzaktan gelen sese baktı. Bizi gördü. Belden yukarısı beyaz gecelikli üç kadın, ellerinde üç kadeh, boş. Doğruldu, üç ömrü daha varmış gibi ağır. Belki gülümsedi, ama o kadar kırışıktı ki yüzü, anlaşılmadı. Kadehini kaldırdı bize doğru. Biz de kaldırdık. Elle kolla, sarhoş insanların içtenliğiyle selamladık yaşlı kadını. ( sayfa 13 )
Güldüler. Seyirlerine daldım bir an için. İkisi birlikte benzersiz bir tertip oluşturuyorlardı. İki kadın gibi, iki erkek gibi, yerine göre iki kovboy, yerine göre karı-koca, yerine göre anne-kız ve daha birçok şeyi oluyorlardı birbirlerinin. Dışarıdan görünenin aksineydi her şey. Sığınan, sığındığını var ediyordu. Korunmaya ihtiyacı var gibi görünen, aslında koruyandan daha kudretliydi. ( sayfa 60 )
Bizim hikayemiz nasıl buralara geldi? Bu sahnenin içinde ne işimiz var? İnsan bir kez bir sınır geçince artık hangi sınırları ne kadar geçeceğini hiç kestiremiyor. Kaybolduğunuz çöl, sizi bulanla aynı olmuyor. ( sayfa 109 )
Hakikatte kadınlar, bu alem içinde başka bir alemde yaşarlar. İçine aşklarını ve büyülerini üfledikleri bir alemdir bu. Erkekler biteviye o alemi hırpalar, yıkar. Kadınlar ise yeniden üfleyerek nefesleriyle kurarlar o alemi. Kadınlar, erkekleri de üfleyerek var ederler. Bir erkek, bir kadının nefesi kadardır; başka hiçbir şey değildir. ( sayfa 126 )
Erkekler sadece kadınların dünyasına hürmet ve hayret etseler yeter. O da erkeklerin kadınlara üflediği nefes olur. Kadınlar, sürekli yıkılan dünyalarını o hürmet ve hayreti gördüklerinde yeniden kurmaya kudret bulurlar. Kadınların bu kudretli büyüsü korkutur erkekleri. ‘’Kadınların büyücülüğü’’ dedikleri bu. Erkekler, kadınların kendileri orada olmasa da var olabileceğini, o büyüyle var olabileceğini anlayınca… o zaman işte adımız büyücüye çıkar. Öğreneceksiniz. Kendiniz de o büyüden korkmamayı, hayatın o büyüden ibaret olduğunu öğreneceksiniz. ( sayfa 131 )
O zamana kadar bir tanrıçanın altı temel özelliğini aklınızda tutmalısınız. Bir: Asla yapmadığınız bir şey için özür dilemeyin. İki: Kendiniz gereğinden fazla açıklamaya çalışmayın. Üç: Asla başarılarınızı hafife almayın. Dört: Hiçbir zaman lafa ‘’Yanlış düşünüyor olabilirim ama…’’ diye başlamayın. Beş: İstemediğiniz sorulara asla cevap vermeyin. Altı: Hayır demekten kaçınmayın. Yedi: …
Maryam, ‘’Yoksa ‘Kendinize bir kral bulun’ mu diyeceksiniz Firdevs Hanım?’’ diye dikenli bir laf etti. Firdevs Hanım yine yüzünde o ‘’Bak sen afacana’’ bakışıyla cevapladı:
‘’Kral mı, soytarı mı bulacağınıza siz karar verirsiniz. Ama yedinci kuralı kendiniz koyacaksınız. Bu her tanrıçanın hakkıdır. …’’ ( sayfa 351 )
Bir kadının kalbini fena kırmış bir adam…
O adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadın… Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yolculuğun romanı. Ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu’da geçiyor. Saraylar devrilip meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü; Bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden? ( arka kapak )
‘Kumsal Kitabı’ diye tabir edebileceğimiz abuk sabuk kitapların vitrinleri süslediği yaz günleri için naçizane öneridir.
küçük Joe
20 Temmuz 2014 at 11:47
Çok etkileyici Özgür’cüm. Teşekkürler paylaştığın için. Ece Temelkuran’ın hiçbir kitabını okumamıştım şimdiye kadar. Çok eskilderde televizyonda görmüştüm. Zorlama entel teşhisi koyup bir kenara kaldırmıştım. Demek ki geliştirmiş kendini. Demek ki isteyince uğraşınca, zorlama da olsa oluyormuş. Zorlamanın izi kalmadan.
BeğenBeğen
ouzelf
20 Temmuz 2014 at 21:56
Benim de okuduğum ilk kitabı. Bazı bölûmlerde ayrıntılarla ilgili olarak kopma yaşadım ama genele vurunca fena değildi.
Bu arada senin limonata tarifini deneyeceğim, sonucu bildiririm. Sevgiler…
BeğenBeğen
ouzelf
23 Temmuz 2014 at 13:45
Yok tatlım, bu gece olması lazım! Ben satırları yazarken bugûne başlamıştık da o sebepten öyle oldu. Ayy ne garip oldu; öyleyken böyle falan işte. Sevgiyle…
BeğenBeğen