RSS

anlık bir buluşma

02 Nis

Screen shot 2014-04-03 at 01.51.58

‘’Hayat ne ki sonuçta anlık bir buluşma’’ dedi rengarenk gözlü kadın. Hissettiğim şeyleri kelimelerle ifade edebilen, eden insanları tanımasam da yakın bulup seviyorum galiba içimde neden ben yazamadım, söyleyemedim kıskançlığı olmadan. İşte tam da o rengarenk gözlü kadının dediği gibi anlık bir buluşma yaşayıp geldim. Az tanıdığım bir kadın, tanımayı bırakın daha önce hiç görmemiş olduğum iki kadınla beraber okyanusun bir ucuna gittim.

 Beş güne sığan anlık buluşmamıza saatler boyunca yolculuk yaptığımız tren – uçaklar, duvarlarına kelimelerimizi emanet bıraktığımız apartman dairesi, kahvaltı sofraları, anlamı ‘’kader’’ – ‘’alın yazısı’’ olan fado müziği melodileri, denizde yaşayan börtü böceğin her türü, dumanı üzerinde kahveler, martı sesleri, yudumladığımız şaraplardaki her bir üzüm tanesi. okyanusta dans eden dalgalar, oradan oraya sürükleyen rüzgar, sarıldığımız ağaçlar… şahit oldular.

 O kadınlardan biri içinde yolculuk ettiğim yelkenlimi rüzgarla doldurdu. Biri buğulu, sorular dolu bakışlarını astı hayatıma. Bir diğeri hiç görmediğim tablolarını astı hayallerime.

 Hiç tanımadan Kerem’i sevdim mesela, annesinin aynası olup kendini görebilmesine yardım etmeye çalıştığı için. Birinin kahkahaları kaldı kulaklarımda. Bir diğerinin annesine sorular sordum ki, cevapları yalnızca onlarda olmasına rağmen ve yine o anneyi de hiç tanımadan.

 Çok uzun zamandır paylaşılan kelimelerden kaçarken tam ortasına düştüm.

 Özlediğim gibiymiş… Samimi, yürekten söylenen kelimelerin akıntısında koyvermek, sorgusuz teslim olabilmek hatırladığım gibiymiş; hafifletici.

 Telaşlı sabahlara uyanmayı özleyerekde olsa, arada telaşsız sabahlara uyanmak. Kaçıracak, yetiştirilecek akşam yemeği olmadan istediğin saatte yemek yemek. Canın istemiyorsa saatlerce konuşmadan oturabilmek. Şeytan Ağzı dedikleri yerde dalgalarda kaybolmayı istemek. Girdiğin herhangi bir ibadethanede bir emanet bulmak ya da bir emanet teslim etmek duygusu. Ufacık seramik karosuna anları sığdırabilen sanatçıları özlemek. Topraktan fışkıran kocaman yapraklı bitkilerin karşısında çocuk şaşkınlığıyla ağzı açık kalabilmek.

 Bir defa daha olur mu, olmaz mı? Bilmiyorum ve umurumda da değil. Zamanı bu zamanmış.

 Kapı komşuya kahveye kaçmışcasına bir kaçamaktı. Ve tüm bunların yanında içime kaçmışlıklarım çok olduğundan biliyorum ki, okyanusun yamacına gitmeye gerek yok bu kısa kaçamaklar için. Müziğin sesini biraz açmak, okuduğun kitabın hikayesine teslim olmak, baktığını görmek, görmek istediğin gibi seyretmek, korkmadan itiraf edebilmek kendine korktuklarını, bazen umarsız olmak, böğüre böğüre ağlamak, tüm gün yataktan çıkmadan yorgana sarılabilmek… her yol mübah.

 Diliyorum ki; hepimizin yolu sevgiyi çoğaltıp kocaman yapacak anlık buluşmalara açık olsun. Hep sağlık olsun. Barış olsun. Hoşgörü olsun. Kelebekler olsun mesela. Martılar kanat çırpsın. Kediler sürtünsün bacaklarımıza. Sardunya koksun rüzgar. Aslanağzı takalım parmak uçlarımıza. Karahindiba üflesin çocuklar. Ağaç dalında salıncaklarımız olsun. Sevgiyle…

 özgür tamşen yücedal

Fodo müziğinin kraliçesi: Amalia Rodriguez

 

 
Yorum yapın

Yazan: 02 Nisan 2014 in GÜNLÜK

 

Etiketler: , , , , , , , ,

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

 
%d blogcu bunu beğendi: