RSS

Günlük arşivler: 12 Ocak 2024

13 ocak

Yatağımda oturmuş gözlerimi kapatıp geçen yaşımı düşünüyorum. Hissim tıpkı şuandaki gibi; sakin. Aslında tam tersi oldukça hareketli, coşkun bir yaştı kendisi. Anlık kararlarla çıkılan yolculuklar. Yepyeni tanışlıklar. Süpriz misafir, misafirlikler. Yabancısı olduğum hayat, ortamlarla hemhal oluşlar. Ayrı sandıklarımla aynı olduğumuza tanıklıklar. Bol bol deniz, alabildiğine meşe ve şarkılar dolusu sofralar vardı. Bir anda kalabalık oluşlar, ardından susuşlar. İşte tümünün ortasında kendimi düşününce diyorum, hissim; derin kabulûn sakinliği. Ben birşey yapmamışım da hepsi kendiliğinden oldular sanki. Yalnızca seçendim. Kalp, niyetime en çok güvendiğim yaş da buydu. Kendimin içine bıraktım kendimi. Ordan oraya aktık.

Anlam katanlar, pamuklara saranlarım, süpriz yapanlarım, şükürlü tesadüfler … Ansızın yazılan mesajlar. Unutulmazdı gerçekten.

Ve o kadar kendimde, kendimleydim ki; arada denk gelen samimiyetten en çok bahseden samimiyetsizler, dürüstlükten en çok bahseden yolsuzlar, sevgiden en çok bahseden sevgisizler, merhameti diline dolayan acımasızlar bile kaçıramadılar tadımı. Kimseyle zorum kalmamış … Kendimle bile.

Ara ara yoklayan geçmişin izleri, geleceğin kaygıları, özlemeler, hastalık, yorulmalar, çaresizlik hisleri… O anlarda da “herşey biter, geçer” e sığındım. Öğrenebildiğim kadarıyla idare ettim işte.

Öğrenebildiğim kadarıyla deyince … Bir keresinde arkadaşım “kafasına koyup, dediğini yapan senin gibi kaç kişi vardır.” demişti. Tek yolun tereddüt etmemek olduğunu konuşmuştuk ardından. Cesur olmak. Cesareti de korkusuzluk sanırdım, değilmiş. Cesaret korkuya rağmen yürüyebilmekmiş. Bazen de bilinmezliğe … Öğrendim.

İyi hissetmediğim yerde zaten işin olmadığını, ardına bakmadan gitmen gerektiğini de…

Dedim ya bu yaşım çoktu. Bin şükür.

Kalbimin temiz tutabildiğim, Sözlerimden dönmediğim, Öz-üme sadık kaldığım, İnanmak ve umut etmekten vazgeçmediğim için kendimi öpüyorum omuzumdan.

Sonsuz mutluluk ya da sonsuz mutsuzluk olmayan, bir varmış bir yokmuş misali şu hayattaysa: Vazoma en yakışan hâlâ lilyumlar, birlikteliklere yakışan mavi, kadehlere sohbet, güne sabah, insanaysa vicdan bence.

Ve üzerine çok düşünülürse, hayat tadında yaşanamıyor ya. Daha doğrusu yaşamla fazla düşünerek başedemeyenlerdenim diyelim.

Çok düşününce ağız dolusu gülünmüyor. Yanından geçeni farkedemiyor, kapını çalanı tanıyamıyor, özgürce sevişemiyor, kıyıda boğuluyorsun. Yani üzerine fazla düşünmüyorum artık. Gelişine. Pakete bak ve seçim yap.

Sözün uzunu kısası bir kenara: daima hesap kitapsız yürüme niyetinde olduğum yolumda en başta sağlık sonra karşıma çıkarttığı tüm güzellikler, öğretiler, sükûnet, mucizeler, sabır, sonsuz umut için bir kocaman şükür daha hayata. Ki; biliyorum hayatın benimle pek de işi olmadığını. Olsun. Tecrübesi için geldiğim kendisinden ben razıyım, inşallah o da benden razıdır. Ve daha iyisi mutlaka mümkündür. Kolaylıklarla olsun. Hoşluk, neşe, sefayle gelsin yeni yaş.

Anlam gerçekten bulunan değil yaratılan birşey ve “ hayat anlamsız” sa, anlam katmak bize düşüyor demek ki. Devam.

Eyvallah

özgür tamşen

 
Yorum yapın

Yazan: 12 Ocak 2024 in GENEL

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,