Oğuz: Lıııı! Iıııı neydi ya?
Ben: Le, le, leeee oğlum le!
Oğuz: Tamam tamam le.
Ben: Burada ne yazıyor?
Oğuz: Of yeter anne tüm vaktimi çalıyorsun zaten bir sürü işim var artık. Eve gelince ‘’bonjur’’ diyeceğim, spor yapacağım, ödevlerimi yapacağım. Peki, ben ne zaman oyun oynayacağım? Bütün vaktimi çalıyorsunuz?
Ben: Tamam hadi şu sırayı da bitirelim.
Oğuz: Neden doğarken öğrenmiş olmadım ki şu okumayı, yazmayı? Allah baba bi de hastalıklarla, savaşları yaratmasaydı ne güzel olurdu!
Geçen bir arkadaşım ‘’Beyninin sol tarafını çok kullanıyorsun Özgür. Bu kadar düşünme. Ara sıra sağ tarafa geç. Gör bak nasıl sakin o taraf.’’ dedi. Ama gel gör ki, ne sol ne de sağ şerit kaldı bende. Beynin içi bildiğin Çarşamba pazarına döndü. Gece yatıyorum: ELA ve LALE tutuşmuşlar EL ELE, TOP ATıyorlar, ATA OT veriyorlar. ELA, LALE ALıyor. ELLER dönüp duruyor tepemde. Oğuz okuma-yazma işini bir çözsün bir daha telaffuz etmek istemiyorum bu iki adı. ELE de EL diyen ne olsun? Takacam başka bir isim. Read the rest of this entry »