RSS

Günlük arşivler: 21 Eylül 2014

neredeyse…

Screen shot 2014-09-21 at 19.17.18

Neredeyse gördüm adamın öldüğünü.

‘Sana gidelim. Merak ediyorum yaşadığın yeri.’ dedim. İşinden çıktığı geç vakitti. Geniş caddelerden yürüdük o önde ben peşi sıra. Yalnızdı. Yalnız insanların çelimsizliği vardı yürüyüşünde. Elinde kahverengi çanta. Dar sokaklara girdik sonra. Parke taşı döşeli dar sokaklara… O sokaklardan birinde mavi kapısı olan bakkaliyeden sigara aldı kendine. Konuşmadık hiç. Denizin dalgalı sularını gören, mahallelerden birinin en ucunda, çıkmazında küçük bir eve geldik. Dar merdivenli… Evin içini görmedim. Kapısını açıp çantasını açtığı sokak kapısının hemen önüne koyarken kokusu çarptı yüzüme. Ağırdı. Bayat kokuyordu.

Boyumdan sonrası tellerle örülüydü başımı dayayıp denizi izlemeye koyulduğum taş duvarın. Kafamı dayayıp sessizce seyre koyuldum dalgaları. Gözlerim doldu. Parmağıyla işaret ederek az ilerideki kayalığın üzerindeki tahtadan yapılmış küçük kulübeyi gösterdi bana. ‘ Ben yaptım. ‘ dedi. Kimin için, ne için yaptığını söylemedi. Ben de sormadım. Sustum. Gözlerim doldu. İçimde buraya getirmekle beni kabul edişinin mutluluğunu yaşıyordum. Ona ait birşeyi paylaşmama izin vermiş gibi.

‘ Burayı görmüştüm rüyamda. ‘ dedim. Gülümsedi. Yalnızlığın çelimsiz duruşuna yakışmamıştı gülümsemek. Sarıldı omuzuma.

Gittim sonra ben. Ardıma da bakmadan.

İki gün sonraydı… Bisikletle geçti yanımdan arkadaşı. Hızlıca. Suçlama vardı bana bakan gözlerinde. Peşinden girdim duvarına bisikletini dayayıp kapısından girdiği gümüşçü dükkanına. Fildişi bir bileklik taktım ince bileğime. Tamir etmeleri için vermişim. Tamir etmişler. Arkadaşı usulca ‘ Öldü. ‘ dedi. Dönüp baktım şimdi suçlama yerine acı olan gözlerine. Sustu. Ağlıyordu. Gerçekti. Ölmüştü. Öldürmüştü kendini. Çelimsiz yalnızlığına yakışmıştı ölüm. Ama ağır gelmişti.

Yağmurun yıkadığı, deniz kokan, yeşil ormanın içindeyim sonra. Üzerimde beyaz gömlek. Dizlerimin üzerinde duruyorum. Yığılıp kalmışım sanki dizlerimin üzerine. Gökyüzüne bakıyorum. Çığlık atıyorum. Avazım çıktığı kadar… İçimin en derin yerinden geldiğini bedenimde hissettiğim çığlıklar atıyorum. Yeşil…

Oğuz ‘ Susadım anne. ‘ diye dürterek uyandırdığında kurumuştu boğazım. ‘Neredeyse gördüm adamın öldüğünü’ diye fısıldadım kendi kendime. Kalktım yataktan. Karanlık koridordan yürüdük ikimiz. Su doldurdum mutfak tezgahının üzerinde duran bardağa. Gözleri yarı açık Oğuz’a verdim. Yatağına döndü sonra O. Kalem aradım. Bu satırları yazdığım pembe kalemi buldum. Çöpten çıkarttığım penye ambalaj kağıdının ters yüzüne yazdım tüm bunları henüz iki saat önce uykuya geçmiş bedenimde en çok bacaklarım sızlıyorken. Boğazım kurumuştu. Kendim için bir bardak su doldurdum.

Yalnızlık ağır olmalı. Öldürürken kendini iple ayağa bağlanan taş gibi.

Adam öldü. Ve ben neredeyse gördüm.

 özgür tamşen yücedal

 
Yorum yapın

Yazan: 21 Eylül 2014 in DENEMELER & RÜYALAR

 

Etiketler: , , , , , , , ,

 
%d blogcu bunu beğendi: