Kırkımı çıkarmama az kala olan doğum günümün ilk hediyesi Cem Adrian’dan geldi. Sesiyle alemden aleme gezdiğim, şarkılarıyla kalemime yol çizen, gözyaşlarıma deniz olan adamdan.
Geçen yıl yazmış, hatırlatmışım kendime. Şarkıyı dinlerken düşünüp durdum, geçmişime eklenen son yılda neler oldum diye. Sanırım tek özeti hepsinden biraz olmuş olduğum; biraz kadın, biraz çocuk, biraz eş, biraz gelin, arkadaş, komşu… En fazla evlat, anne, abla ve Belgin’in dostu olmak vardı. Diliyorum ki, son nefesimi verene kadar devam eder bu olma hallerim.
Evrildiğim tarih ise 1 Temmuz! İşte o gün; gördüğüm, duyduğum, düşündüğüm, üzüldüğüm, sevindiğim her şeyin rengini değiştirdi asla eskiye dönemeyecek şekilde. Annemin o güzel beyninin içinde büyümüş olan tümörle beraber çıkıp gitti hayatlarımızdan manası olmayan her düşünce. İnsanca sandığımız, kısacık ömürlerimizi zorlaştırıp asıl manayı kaybettiren çok şey…
Ve döngüye teslim olunca yaşadım ki; debelenip durmamın zaten hiçbir manası yokmuş. Olacak olan oluyor, gidecek olan gidiyor, kalacak olan da kalıyor. Şimdi yazının tam burasında havayı dağıtmak istemiyorum ama gerçek hazine; ‘Ko götüne rahman gitsin.’ sözünde yatıyor yahu.
Bunların yanında canımın istemediği şeyleri yapmamak için bahane olduklarını bile bile bahaneler üretmeye devam ediyorum.
Zıkkımın pekini içmeye devam ediyorum.
Zıkkımın öbür pekini içmeye de devam ediyorum.
Gerçekleşemeyecek olma ihtimalini hiçe sayarak hayaller kurmaya devam ediyorum.
Erdo’ya aşık kadın olma halim devam ediyor.
Zaman zaman Erdo’dan nefret etme halim devam ediyor. Ama en çok AŞK.
Adres bulmamaktaki yeteneğim devam ediyor. Ama çok daha sakin.
Daha kolay çığlık atabiliyorum.
Geçmişte yapmış olduğum hatalarla hesaplarımı kapattım. Kendimi affettim.
Özlemim sağolsun! Sayesinde daha cesurum. Ve daha Özgür.
Belgin sağolsun! Yaşamak dışında -zorunda olduğum- hiçbir şeyin olmadığını kafama vura vura öğretti, biliyorum artık. Ve omuzlarımdan inen -zorunda olmak- duygusu sayesinde daha hafifim.
Annem hep olsun! Asla yalnız olmadığımı biliyorum.
Babam can olsun! Öğrendim; ağırdan almak güzel, aslolan niyettir.
Serkant Abim şansım olmuş! Hayal kırıklığına uğramanın insan kaldığımın kanıtı olduğunu söyledi ve hayal kırklığı yaşamaktan korkmaz oldum. Yıllar yıllar önce kitaplarla çıkageldi, içinden çıkmak istemediğim kocaman bir dünya hediye etti bana.
Efsane bilmiyor ama onun sayesinde artık yüksek sesle kahkaha atmaktan korkmuyorum. Her defası son kez mişçesine.
Sizler! Hep yakınımda olduğunu bildiğim çok kişisiniz sizler. Arada sırada konuşup görüşebiliyor olsak da beraber olduğumuzu, gönüldaş olduğumuzu bildiğimiz çok kişisiniz. Bir sözünden çok şey aldığım, bakışından izler taşıdığım çok kişi.
Sonra yeni tanıştıklarım var. Mesela Serdar Pecen; ne çok şeyi hatırlattın bize hayata dair. Yalnızca toklaştıklarım, bir bakışla karşılaştıklarım, yanından geçmemin tesadüf olmadığını bildiklerim, günü geldiğinde karşılaşacak olduklarım…
İyi ki doğmuşuz! İyi ki sol yanımızda çarpanın farkındayız! İyi ki arada dürtüp hatırlatıyoruz birbirimize mucizemizi!
James Thurber ‘’Bütün soruları bilmektense bazı cevapları bilmek daha iyidir.’’ diye güzel söylemiş.
özgür tamşen yücedal
Ve bu da hepimize benden hediye:
belgin aydın
13 Ocak 2014 at 22:29
İnsan kırkından sonra köprüden önce son çıkışları görüyor bence. Daha hatasız, daha sorumsuz, daha günahsız, aynen yazdığın gibi daha basit yaşamanın dayanılmaz hafifliğine mi eriyor ne? Bir nevi kırklanıyor galiba. Kırkında da seviyorum seni, otuzunda da seviyordum, yetmiş, sekseninde de seveceğim. Nice güzel yaşlara canım benim.
BeğenBeğen