İnsan sevdiği şeyi hep gözünün önünde tutunca, gözünü ayırmadan yalnızca ona baktığında ne kadar severse sevsin bir, bazen birçok kusur batıyor gözüne o sevdiği şeyde.
Arkamdaki duvarda asılı gördükleriniz, görmediğiniz bazı diğer odalarımızın duvarlarında asılı sevdiğim şeylerimde benim gördüklerim gibi… Ki; bunlar ilk resimlerim. Yanlış atılmış ufacık bir fırça darbesiyle kalın gözüken kol, ne bileyim işte ters düşen bir gölge, hatalı boyutlandırma falan.
Aylardır karşılarındaki koltuğa oturduğum her seferde gözüme çarpan hatalarımı düzeltip düzeltmemek arasındaydım. Taa ki bu fotoğrafın çekildiği güne kadar! Ama gelin görün ki; elime fırçayı aldığım o gün ve bu fotoğrafın çekildiği o an vazgeçtim hatalarımı düzeltmekten.
Oğlumun onlara hiçbir bakışında, evimize gelen her arkadaşına ilk tablolarımı gösterişinde hatalarımı gördüğüne hiç tanık olmadım çünkü ben. Ve farkettim ki; O sevgiyle bakıyor onlara, “annem yaptı hepsini” diyerek tanıtıyor arkadaşlarına.
Benim bakışımın açısı, bakışım yanlış olmalı dedim kendi kendime elimde fırçayla karşılarında dururken tablolarımın.
İşte o gün artık tamamen benim oldular. Ve o zaman yaptığım hatalarla beraber benimler. Öylece sevdim, seviyor, sevmeye devam edeceğim onları. Oldukları gibi…
Baktığım şeyi güzel görmek de bana ait, öylece sevmek de. Hatta yanlarına oğlumun yaptığı bir tanesini de astık, olduğu gibi.
Nasıl bu kadar anlam yükleyip rahatlayasım geldi onu hiç anlayamadım.
Ama bu da böylece günce oluverdi işte.
Olduğu gibi!
Sevgiyle…
Eyvallah
özgür tamşen yücedal